Author: ozkancol

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Antimuan Nedir?Nerelerde Kullanılır?

Antimuan, insanlar tarafından çok eski zamanlardan beri kullanılan ve günümüzde stratejik önemi olan bir metaldir. Metalurjik olarak demir dışı metaller grubunda yer almaktadır. Kalay ve kurşun gibi metaller, antimuan ilave edilerek büyük ölçüde sertleştirilebilirler. Isı ve elektrik geçirgenliğinin az oluşu, alaşımlarda kullanılarak sertleştirici ve korozyonu önlemesi gibi bazı özellikleri nedeniyle bir çok sanayiinin hammaddesi olarak kullanılmaktadır.

Doğada 150 kadar Sb içeren mineral bilinmesine karşın, metal üretiminde ve hammadde olarak kullanımda başta antimonit (Sb2S3), senarmontit (Sb2O3), valentinit (Sb2O3), servantit (Sb2O4) ve kermesit (2Sb2S3.Sb2O3) mineralleri önem taşımaktadır. En çok bulunan minerali antimonittir (Sb2S3). Bünyede bulunan istenmeyen elementler ise As, Pb, Hg ve Fe’ dir.

Antimuan, kükürde olan afinitesi ve bakır, kurşun ve gümüş gibi metalik elementlerle bileşik oluşturma yeteneği nedeniyle doğada ender olarak nabit halde bulunur.
Başlıca antimuan mineralleri, kimyasal formülleri ile birlikte aşağıda verilmiştir.

  • Antimonit (Stibnit)    Sb2S3
  • Servantit        Sb2O4
  • Senarmontit  Sb2O3
  • Valentinit       Sb2O3
  • Tetrahedrit    4Cu2S.Sb2S3
  • Jamesonit     Pb2Sb2S5
  • Burnonit        PbCuSbS3
  • Gudmundit   MoSb5
  • Livingstonit   HgSb4S7
  • Metastibnit    Sb2S3
  • Kermezit        Sb2S2O
  • Bertiyerit        FeS.Sb2S3
  • Ailemontit      AsSb
  • Stibikonit       Sb2O4.H2O

Antimuan gümüş beyazı renginde, kolay kırılabilen, katı kristalin yapıda olup, elektrik ve ısı iletkenliği çok zayıf bir elementtir. Antimuanın atom ağırlığı 121.8 dir. 630 °C de kaynar. Özgül ağırlığı 6.7 gr/cm olan antimuan metalinin sertliği Mohs ölçeğine göre 3-3.5 arasındadır. Antimuanın yer kabuğundaki bolluğu 0.2 ile 0.5 ppm arasında değişir. Antimuan kalkofil bir element olup, kükürt dışındaki bakır, kurşun ve gümüş gibi ağır metallerle de birlikte oluşur. Doğada yüzden fazla antimuan minerali bulunur. Stibnit (Sb2S3) antimuanın en çok bulunan cevher mineralidir.

Basit antimuan yatakları, başlıca stibnit ya da ender olarak silisli gang içinde nabit antimuanla birlikte genellikle az pirit ve yer yer az altın ve küçük miktarlarda başlıca gümüş ve civa olmak üzere diğer metal sülfitlerden oluşur. Antimuan cevherleşmeleri genellikle magmatik faaliyetlerle ilişkili olup, granit, diyorit ve monzonit gibi intrüziflerle yakın jenetik bağa sahiptir. Damarların minerolojisi ve hemen hemen daima sığ derinliklerde bulunması oluşumun yüzeye yakın konumlarda ve düşük sıcaklıklarda olduğunu gösterir. Bu da cevher çökelimi sırasında su tablasının konumuyla ilişkilidir. Jeolojik olarak basit olan bu stibnit yataklarının çoğunun rezervi, birkaç bin tondan fazla değildir.

Kompleks antimuan yatakları stibnitle birlikte bulunan pirit, arsenopirit, zinober veya şelitten veya değişen miktarlarda bakır, kurşun ve gümüş içeren antimuan sülfotuzlarıyla birlikte bu metallerin (bakır, kurşun, gümüş) ve çinkonun bilinen sülfitlerinden oluşur. Kalay, kalsiyum, bakır, selenyum ve kadmiyum akülerdeki kurşunu sertleştirici ikameler arasındadır. Antimuan-kurşunlu aküler 1980’li yılların başında, bakım gerektirmeyen akülerin yapılmasıyla pazardaki payının büyük kısmını kaybetmiştir.

Yangın geciktiricilerde organik bileşikler, hidratlı alüminyum oksitler (alümina trihidrat), bor bileşikleri (çinko borat, amonyum pentaborat vb.), halojenleştirilmiş bileşikler, fosfor bileşikleri ve magnezyum hidroksit alternatif malzeme olarak kullanılabilmektedir. Yine kauçuk imalatında telleryum ve selenyum, antimuanın yerini alabilmektedir.Plastikler veya paslanmaz çelik ürünleri, emaye kaplama yerine kullanılabilir. Boya, pigment ve emayede antimuan kimyasalları yerine titan, krom, kalay, çinko ve zirkon kullanılmaktadır.

Türkiye’de antimuan metali, akü imalatında, bazı askeri malzemelerin yapımında, ulaşım ve makine imalat sektöründe ayrıca antimuan oksit boya imalatında ve antimuan penta sülfür lastik üretiminde kullanılmaktadır. Akü imalatında kullanılan antimuan metali, tüketimde ilk sırada yer almaktadır.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Uzun Ömürlü ve Yanmaya Dayanıklı Ürün Çinko Borat

Dünya Bor Lideri Eti Maden’in bor ve borlu ürünlerin kullanım alanını yaygınlaştırmak için yürüttüğü Ar – Ge projelerinin sonucu olarak üretilen ve satışa sunulan, alev oluşumunu ve gelişimini geciktiren Çinko Borat; kablo, boya, kumaş, elektrik/elektronik parçaları, halı kaplamaları, otomobil/ uçak iç aksamları ve kâğıt endüstrisinde kullanılmaktadır. Günlük hayatın birçok alanında aktif olarak kullanılan plastik malzemelerin daha güçlü, dayanıklı ve kaliteli bir ürüne dönüşmesini sağlayan Çinko Borat aynı zamanda bu ürünleri alev oluşumuna karşı da korumaktadır. Ayrıca yalıtım malzemesi olarak kullanılan Çinko Borat; pvc kaplamaları, mdf, eva ürünlerini de daha dayanıklı bir hale getirmektedir. Polimer, ahşap, tekstil gibi sektörlerde yaygın olarak tercih edilen çinko borat alev geciktirici inorganik bir katkı maddesidir. Alev geciktirici özelliğiyle birlikte dumanı bastıran ve korozyonu önleyen yapısıyla birçok endüstrisinin sıklıkla kullandığı bir ham maddedir.

Borla Güvenli Yaşam Alanları

Eti Maden’in sektöründe uzmanlaşmış profesyonelleri tarafından geliştirilen Çinko Borat, olası yangın anlarında duman oluşumu ve zehirli gazların açığa çıkmasının önüne geçerek daha güvenli yaşam alanlarının oluşturulmasına yardımcı oluyor. Çinko boratlar yüksek dehidrasyon sıcaklığına sahip olduğu için polimer sektöründe önemli bir ham madde olarak sıklıkla tercih edilmektedir. Tekstil ve Polimer sektöründe de yoğun olarak kullanılan Çinko Borat ahşap koruma sektöründe de mantar ve böcek gibi haşerelerin oluşumunu engellemek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bor ve bor ürünlerinden üretilen Çinko Borat yaşam alanlarını daha güvenli, dayanıklı, uzun ömürlü ve ekonomik ürünlerle buluşturarak hayatın her noktasında yer almaktadır.

Mekanların alevle buluşmasını geciktiren Çinko Borat güvenli bir alanın oluşmasına imkan tanımaktadır. Olası yangın durumlarında can ve mal kaybının minimum seviyelere inmesine yardımcı olarak yangına ilk müdahale için zaman kazandırmaktadır. İnsan sağlığını tehdit etmeyen bor ve borun ürünleriyle üretilen Çinko Borat kimyasal ürünlere kıyasla uygulama alanlarında daha dayanıklı ve uzun ömürlü bir kullanım sağlamaktadır. Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda birçok ülkede kullanımına kısıtlama getirilen kimyasal içerikli alev geciktirici ürünlerin yerini bor ve borlu ürünlerle üretilen Çinko Borat almıştır.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Bitkilerde Mucizevi Etidot-67 Etkisi

Borun Geleceğini Tasarlayan Eti Maden bor ve bor ürünlerinin tarım alanlarında kullanımının yaygınlaştırılması amacıyla yürüttüğü Ar- Ge projeleri sonucunda Etidot-67 ürününü geliştirmiştir. Tarım endüstrisinin verimli alanlara sahip olması amacıyla sektöründe uzmanlaşmış profesyoneller tarafından 2010 yılında geliştirilen ve %20.8 oranında bor içeren Etidot-67, Türkiye ve dünyadaki tarım alanlarından alınan verimi, toprak kalitesini ve bitkilerin gelişimini olumlu olarak etkilemektedir. Bu doğrultuda meyve ve bitki kalitesi artmakta Türkiye ve dünyada tarım ekonomisi büyümeye devam etmektedir.  Boraks ve borik asit reaksiyonundan üretilerek önemli bir bitki besin maddesi olan Etidot-67, %67 oranında boroksit içermektedir.

Bitkilerin gelişiminde ve veriminin artmasında önemli bir rol oynayan borlu tarım ürünü Etidot-67, bitkiler üzerinde gerçekleştirdiği mucizevi etki ile tarım endüstrisinde özellikle son dönemde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Bitkiler büyüme ve gelişme aşamasında gerekli olan azot, fosfor ve potasyum gibi elementleri topraktan ve gübrelerden almaktadır. Kimyasal içerikli gübre kullanımıyla her geçen gün biraz daha azalmaya başlayan tarım alanları Etidot-67 borlu gübre ürünü ile sürdürülebilir bir hale gelmektedir. Kimyasal gübrelere kıyasla meyve ve tohum kalitesini arttıran bor içerikli Etidot-67 istenmeyen bitkiler için özel karışımıyla tarım alanlarının en üst seviyede verime ulaşmasını amaçlamaktadır.

Türkiye ve dünyadaki tarım alanlarında yetiştirilen bitkilere Etidot-67’nin uygulanmasıyla birlikte meyve ve tohum kaybının önüne geçilir. Bu durum üreticinin düşük maliyetle yüksek kazanç sağlamasına ve tarım alanlarının değerlenmesine neden olur. Türkiye’de ve dünyada tarım alanları bor ve bor içerikli ürün Etidot-67 ile değer kazanmaya devam etmektedir. Bandırma Bor ve Asit Fabrikaları İşletme Müdürlüğü’nde üretilen Etidot-67 tarım endüstrisi için özel olarak geliştirilmiş bir ürün olup katı olarak toprağa ve püskürtme yöntemiyle sıvı olarak yaprak uygulamalarında kullanılmaktadır. Aynı zamanda böcek ilacı ve ahşap malzemeleri mantar gibi zararlı organizmalardan korumak amacıyla da tercih edilmektedir. Bol ve sağlıklı çiçeklenmeye yardımcı olan borlu tarım ürünü Etidot-67 suda hızlıca çözünmesiyle birlikte kolaylıkla kullanılabilmektedir

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Yem Katkı Maddeleri Nelerdir?

Yem katkı maddeleri, yemden yararlanmayı artırmak, elde edilen hayvansal ürünlerin miktar ve kalitesini iyileştirmek, maliyetini düşürmek, hayvanların sağlıklarını korumak amacıyla kullanılan maddelerdir.

Hayvan beslemede kullanılacak katkı maddelerinin hem yemlerde hem de elde edilen ürünlerde tayin edilebilir olmaları, bu maddelerin insan sağlığına olan etkilerinin denetlenebilmesi açısından son derece önemlidir.

Hayvansal üretimde ürünlerin miktarı, hijyenik kalitesi ve standartlara uygunluk yönünden iyileştirilebilmesi için, yem katkı maddelerinden yararlanılmaktadır.

Günümüzde tüketiciler insan sağlığı, gıda güvenliği ve çevrenin korunması gibi konularda oluşabilecek tehlikelere karşı eskisinden daha fazla duyarlılık göstermektedir.

Bu çerçevede, gübre kullanımı, biyoteknolojik katkı maddeleri ve tarım ürünleri, pestisit kalıntıları, veteriner ilaçları, kimyasal katkılar, genetik yapısı değiştirilen ürünler, işleme, muhafaza, taşıma ve depolama gibi konular üzerinde titizlikle durulmaktadır.

Hayvansal üretimde, 1940’lı yıllarda antibiyotiklerin kullanımıyla başlayan katkı maddelerinden yararlanma, günümüze kadar artarak devam etmiş ve birçok yeni katkı maddesi üretilmiştir.

Son yıllarda hayvansal üretimde köklü değişiklikler olmuş; özellikle Avrupa Birliği (AB), yem endüstrisinde kullanılan katkı madmaddeleri konusunda hayvan, insan ve çevre etkileşimini dikkate alarak bazı değişiklikleri gündeme getirmiştir.

Hayvan genetiği konusundaki ilerlemelere karşın, yem kaynakları giderek azalmaktadır.

Tüm Dünya’da rasyonlardan hayvansal protein kaynaklarının çıkarılması eğilimi, antibiyotiklerin büyütme faktörü yem katkı maddesi olarak kullanımının yasaklanması, et ürünlerinde artan sağlık kuralları, hayvansal üretime yeni bir bakış açısını zorunlu hale getirmektedir.

İnsan tüketimine sunulan hayvansal gıdaların sağlıklı olması, hayvanların yedikleri yemle yakından ilişkilidir. AB’de insan ve hayvan sağlığını korumak amacıyla, gıda ve yem güvenliği üzerinde hassasiyetle durulmaktadır.

Güvenilir yem üretimi için Avrupa Yem Sanayicileri Federasyonu (FEFAC) ve AB komisyonunda, hayvan yemleri ile ilgili uluslararası standartların oluşturulması (Codex Alimentarius), Tehlike Analizi ve Kritik Kontrol Noktaları (HACCP; Hazard Analysis Critical Control Points) prensiplerinin ve İyi Üretim Teknikleri’nin (Good Manufacturing Practice) uygulamaya geçirilmesi ve yaygınlaştırılması yönünde çalışmalar sürdürülmektedir.

Ülkemizde AB’nin uyum müktesebatı gereği gıda üreten firmalarda HACCP uygulaması zorunlu kılınmıştır. HACCP bir işletmede herhangi bir aşamada oluşabilecek tehlikeleri belirlemek ve kontrol etmek için oluşturulan, gıdanın ham maddeden başlayıp işlenmiş ürün ve tüketimin son noktasına kadar kontrol altına alınıp izlenebildiği, koruyucu ve önleyici bir sistemdir.

Hayvansal üretim yapan işletmelerde, yem ve premiks fabrikalarında bu sistem, yem üreticilerinden ve çiftliklerden başlayarak, tüketiciye kadar tüm halkaları denetlemekte olup gıdanın, üretim aşaması boyunca, açıkça izlenmesi olanağını sağlamaktadır.

Ülkemizde 2017 yılı itibariyle karma yem sektöründe onay kapsamında gıda amaçlı hayvanlar için karma yem üreten 322, kendi yemini üreten 108, yem katkı maddesi üreten 15, premiks üreten 100 işletme, kayıt kapsamında gıda amaçlı hayvanlar için karma yem üreten 193, kendi yemini üreten 443, blok mineral yem (yalama taşı) üreten 23, yem katkı maddesi ve premiks üreten 28 işletme bulunmaktadır.

Karma yem sektöründe, 2016 yılı itibariyle 20.401.852 ton toplam karma yem üretilmiş olup bunun 4.566. 237 tonu etlik piliç yemi, 2.958.232 tonu yumurta yemi, 3.827.073  onu sığır besi yemi, 5.840.262 tonu sığır süt yemi ve 3.210.048 tonu diğer karma yemler olarak gerçekleşmiştir (Tarım İstatistikleri 2017).

Karma yem endüstrisinde temel ham maddeler yanında yem katkı maddeleri kullanılmaktadır. Yem katkı maddeleri genellikle karma yem üretimi yapan fabrikalarca veya yem katkı maddesi ticareti yapan firmalarca saf, konsantre veya premiks olarak yurtdışından temin edilmektedir.

Saf veya konsantre olarak ithal edilen yem katkıları premiks hazırlama tesislerinde uygun taşıyıcı ile belirli oranlarda seyreltildikten sonra kullanıma sunulmaktadır.

Yem katkı maddeleri karma yemler içerisine taşıyıcı bir madde ile birlikte tek katkı premiksi olarak, birden çok etkicil madde içeren karışımlar halinde, vitamin konsantreleri gibi özel premiksler şeklinde, vitamin-iz mineral veya amino asitlerin karışımından oluşan karma premiksler olarak, makro ve iz elementleri içeren mineral ya da tamamlayıcı  yem olarak ilave edilebilmektedir.

Kanatlı kümes hayvanlarının karma yemlerinde önemli düzeyde ve değişik amaçlarla kullanılan yem katkı maddeleri büyükbaş ve küçükbaş hayvanların karma yemlerinde daha düşük düzeylerde, daha çok vitamin-iz element premiksleri olarak kullanılmaktadır.

Son yıllarda giderek artan üretim ve tüketimde doğala dönüş eğilimi yem katkı maddeleri konusunda da tartışmalara yol açmıştır. Buna  ek olarak, yoğun antibiyotik kullanımı sonucu ortaya çıkan sorunlar nedeniyle, alternatif yem katkıları kullanımı ön plana çıkmıştır.

Bu alternatif arayışlar çerçevesinde, gelişmeyi teşvik edici maddelerin yerini hem etkili hem de ekonomik bir şekilde doldurabilecek doğal ürünler önem kazanmıştır.

Bu makalede hayvan yemlerinde kullanılan yem katkı maddeleri hakkında bilgi sunulmuştur.

Yemlerde Kullanılan Katkı Maddelerinin Tanımı, Sınıflandırılması ve Özellikleri

Yem katkı maddesi, optimal besin maddesi tüketimini emniyet altına almak, hayvansal ürünlerin miktarını artırmak, sindirime ve metabolizmaya yardımcı olarak yemden yararlanmayı iyileştirmek, hayvanların sağlığını korumak, hayvansal ürünlerin kalitesini olumlu yönde etkilemek, yem hazırlanmasını ve saklanmasını kolaylaştırmak veya bir başka yolla ekonomik yarar sağlamak amacıyla yemlere katılan organik veya inorganik yapıdaki maddelerdir.

Karma yemlerde çok düşük düzeylerde kullanılmalarına rağmen, etkinlikleri ve önemleri çok daha yüksektir. Katkı maddelerinin kullanılabilmesi için aşağıdaki koşullara uygunluk göstermesi gerekmektedir:
1. İnsan ve hayvan sağlığı açısından tam güvenli olmalı, toksin ve kanser yapıcı etkisi olmamalı,
2. Hayvansal ürünlerin bileşimini ve teknolojik özelliklerini olumsuz etkilememeli,
3. Yemdeki ve bu yemi tüketen hayvanlardan elde edilen ürünlerdeki miktarları analitik olarak tespit edilebilmeli,
4. Performansı etkin ve ekonomik olarak artırmalı,
5. Çevre açısından güvenli olmalı, biyolojik olarak yıkılabilmeli ve çevreyi kirletmemeli,
6. Etkinliği ve stabilitesi belirlenmiş olmalı,
7. Diğer katkı maddeleriyle çapraz rezistansa yol açmamalı,
8. Ekipmanları aşındırmamalı ve korozyona sebep olmamalı,
9. Kolay elde edilebilir olmalı.

Ülkemizde yem katkıları ile ilgili olan Yem Katkıları ve Premikslerin Üretimi, İthalatı, İhracatı, Satışı ve Kullanımı Hakkında Tebliğ’de (Tebliğ No: 2005/1) yem katkısı, “Yemlere ya da suya katıldıklarında aşağıda belirtilen etkileri sağlayan maddelerdir.” şeklinde tanımlanmış ve söz konusu etkiler aşağıdaki gibi sıralanmıştır:
1. Yemlerin karakteristikleri üzerinde olumlu etki yapar.
2. Hayvansal ürünlerin özellikleri üzerinde olumlu etkide bulunur.
3. Süs balıkları ve kuşlarının renklerini olumlu yönde etkiler.
4. Hayvanların besin madde ihtiyaçlarını karşılar.
5. Hayvansal üretimin çevresel sonuçlarına olumlu katkı yapar.
6. Özellikle sindirim sistemini veya sindirimi destekleyici etkileri ile hayvansal üretimi-performansı ve hayvan refahını geliştirir.
7. Antikoksidiyal veya histomonostatik etkiye sahiptirler.

Günümüzde hayvan beslemede çok sayıda katkı maddesinden yararlanılmaktadır. Tablo 1’de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından onaylanan yem katkı maddelerinin listesi verilmiştir.

1. Teknolojik Katkılar Koruyucular

Yemlerin bozulmadan uzun süre saklanabilmelerini sağlayan maddelerdir. Yemlerin mikroorganizmaların etkisinden korunması için fumarik asit, laktik asit, asetik asit, propiyonik asit, sorbik asit ve formik asit, benzoik asit, sitrik asit, asetik asit, malik asit ve glukonik asit gibi organik asitler ve tuzları yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bu maddelerin bağırsak kanalındaki mikroorganizma populasyonunu kontrol altında tutarak gelişmeyi teşvik edici ve yemden yararlanmayı iyileştirici, mikrobiyolojik bozulmaya karşı koruyucu, yemin bağırsaklarda sindirilebilirliğini artıcı ve hayvan sağlığını koruyucu etkileri bulunmaktadır.

Organik asitler aynı zamanda rumen fermentasyonunu düzenleyerek metan oluşumunu azaltmaktadır. Yeme veya suya katılarak kullanılırlar (Van Dam, 2006). Sodyum bisülfat, sodyum sorbat, potasyum sorbat, kalsiyum sorbat, sodyum bisulfit, sodyum propiyonat, kalsiyum propiyonat, potasyum propiyonat, amonyum propiyonat, sodyum sitrat, potasyum sitrat, kalsiyum sitrat, L-tartarik asit, sodyum L-tartarat, potasyum L-tartarat, potasyum sodyum L-tartarat, ortofosforik asit, hidroklorik asit ve sülfürik asit yemlerde koruyucu olarak kullanılan maddelerden bazılarıdır.

Antioksidanlar

Yağların oksidasyona uğrayıp parçalanmasını ve yemin bozulmasını önlemek amacıyla ilave edilirler. Antioksidanların bazıları sentetik, bazıları doğal ürünlerdir. Son yıllarda doğal ürünlerin kullanımı artmaktadır.

Bu amaçla kullanılan bazı maddeler tokoferoller (vitamin E),askorbik asit (vitamin C), propil gallat (PG), butil-hidroksi anisol(BHA), butil-hidroksi toluen (BHT), butil-hidroksi kinon  (BHQ), sitrik asit,bazı amino asitler, etilendiamintetraasetik asit (EDTA), fosfolipitler, fenoller, kinonlardır.

Son yıllarda bazı aromatik bitkilerin (adaçayı, biberiye, defne, karanfil, kekik, kimyon, nane, tarçın gibi) antioksidan olarak kullanılması gündeme gelmiştir.

Aromatik bitkilerin antioksidan aktivitesi yapılarındaki flavonoidler, fenolik asitler ve fenolik terpenler gibi fenolik bileşiklerle ilişkilidir (Javanmardi ve ark.2003).

Emülgatörler

Yemlerin içeriğinde bulunan iki ya da daha fazla birbirine karışmayan fazdan homojen bir karışım oluşturan veya bu homojen karışımı muhafaza eden maddelerdir.

Enerjiyi artırmak amacıyla yeme eklenen yağın yem içerisinde homojen bir şekilde dağılımını sağlamak için kullanılırlar. Bu amaçla en yaygın olarak kullanılan madde lesitindir.

Stabilizatörler

Yem maddelerinin fiziko-kimyasal durumunun muhafaza edilmesini sağlayan maddelerdir. Yeme çok düşük düzeyde katılan vitaminler, esensiyel amino asitler ve bazı ilaçların dayanıklılığını artırmak amacıyla yararlanılır.

Bu amaçla antioksidanlar ve jelatin gibi maddelere başvurulabilir.

Jelleştirici Ajanlar

Yem maddelerinin viskozitesini artıran, jel oluşumu için yemlere kıvam veren maddelerdir. Emülgatör, stabilizatör, kıvam artırıcı ve jelleştirici maddelerden bazıları arasında lesitin, gliserin, kalsiyum aljinat, agar, karagenan, keçiboynuzu zamkı, demirhindi tohumu,

guar sakızı, ağaç sakızı, akasya zamkı (arap zamkı), ksantan zamkı, gellan zamkı, sorbitol, mannitol, polioksietilen (20)-sorbitan monolaurat, polioksietilen (20)-sorbitan monooleat, polioksietilen (20)-sorbitan tristearat, mikrokristalin selüloz, seluloz unu, metilseluloz, etilseluloz, hidroksipropilseluloz, hidroksipropilmetilseluloz, etilmetilseluloz, stearol 2-laktilik asit, sodyum stearol 2-laktilat, kalsiyum stearol 2-laktilat, stearil tartarat, gliseril polietilenglikol risinoleat, dekstranlar, soya yağından elde edilen yağ asitlerinin polietilen glikol esteri, sorbitan monostearat ve Çin tarçını zamkı sayılabilir.

Bağlayıcılar

Yem partiküllerinin bağlanma eğilimini artıran maddelerdir.

Topaklaşmayı Önleyici Maddeler

Yem partiküllerinin birbirine bağlanma eğilimini azaltırlar.

Koagulanlar

Sıvı hammaddelerin koyulaşarak yarı katı pıhtı durumuna geçmesini sağlarlar. Bağlayıcı, topaklaşmayı önleyici ve koagulan maddeler,sodyum ferrosiyanit, sitrik asit, sentetik kalsiyum aluminatlar, potasyum ferrosiyanit, kolloidal silika, kieselgur (diyatomik toprak, saf) kalsiyum silikat, sodyum aluminosilikat, bentonit-montmorillonit, asbestsiz kaolinitik kil, asbestsiz doğal klorit ve steatit karışımları,vermikulit, sepiolit, sepiolitik kil, asbetsiz hidratlı magnezyum silikat, lignosulfonatlar, natrolit-fonolit, volkanik orijinli klinoptilolit ve perlit olarak sayılabilir.

Radyonükleid Kontaminasyondan Koruyucular

Radyonükleitlerin emilimini baskılayan ya da atılımlarını artıran maddelerdir. Bu amaçla ferrik (III) amonyum hekzasiyanoferrat (II) ve bentonit kullanılmaktadır.

Asitlik Düzenleyiciler

Yemlerin pH değerini düzenleyen maddelerdir. Bu amaçla sodyum bisulfat, dL ve L-malik asit, benzoik asit, potasyum dihidrojen ortofosfat, dipotasyum hidrojen ortofosfat, tripotasyum ortofosfat, amonyum dihidrojen ortofosfat, diamonyum hidrojen ortofosfat, sodyum dihidrojen difosfat, sodyum seskikarbonat, potasyum hidrojen karbonat, amonyum karbonat, amonyum hidrojen karbonat, hidroklorik asit, amonyum klorid, sulfurik asit, sodyum hidroksit ve potasyum hidroksit kullanılmaktadır.

Silaj Katkı Maddeleri

Silaj oluşumunu iyileştirmek amacıyla silaj yemleri hazırlanırken ilave edilen enzimler, mikroorganizmalar ve organik asitler bu grup maddelerdir. Amilaz (Aspergillus oryzae’den), alfa-amilaz (Bacillus subtilis’den), betaglukanaz (Aspergillus niger’den), selulaz (Trichoderma longibrachiatum), ksilanaz (Trichoderma longibrachiatum) kullanılan enzimlerdir.

Silaj yapımında yararlanılan mikroorganizmalar arasında Bacillus subtilis, Enterococcus faecium, Lactobacillus brevis, Lactobacillus buchneri, Lactobacillus casei, Lactobacillus cellobiosus ve Lactobacillus paracasei sayılabilir.

Silaj yemlerde potasyum sorbat, formik asit, sodyum format, propiyonik asit, sodyum propiyonat, amonyum propiyonat, sodyum benzoat, formaldehit, hekzametilen tetramin, sodyum nitrit ve sodyum bisülfat gibi organik asit ve kimyasallardan da yararlanılmaktadır.

2. Duyusal Katkılar Renklendiriciler

Hayvanların beslenmesinde kullanıldığında, hayvansal gıdalara renk veren maddelerdir. Yaygın olarak tavukçuluksektöründe piliç eti ve yumurtanın rengini iyileştirmek  için kullanılırlar.

Bu amaçla renk maddelerini değişik düzeylerde içeren sarı mısır, yonca, mısır gluteni,  kadife çiçeği ve kırmızıbiber gibi bitkisel kaynaklar, doğal kaynaklardan ekstrakte edilen lutein, zeaksantin, kapsantin ve likopen gibi karotenoidler ile β-apo-8’-karotenal, β-apo-8’-karotenoik asit etil ester ve kantaksantin başta olmak üzere çeşitli sentetik kaynaklarda kullanılmaktadır.

Süs balıkları ve kuşlarının yem maddelerine renk veren ya da rengi düzenleyen acid brilliant green, allura red, bixin, brilliant black, caramel colours, carmine, chlorophyllin copper complex, eritrosin, indigotin, demir oksit kırmızısı, siyahı, sarısı, patent blue, titanyum dioksit, tartrazine ve sunset yellow gibi maddeler de kullanılmaktadır.

Aromatikler ve İştah Artırıcılar

Lezzet ve tüketimini artırmak amacıyla yemlere ilave edilen maddelerdir. Anason tohumu, zencefil, çemen gibi doğal kaynaklar yanında sakkarin, monosodyum glutamat ve vanilin gibi aromalar bu amaçla yemlere katılabilir.

3. Besinsel Katkılar Vitaminler, Provitaminler, Aynı Etkiyi Veren Kimyevi Maddeler, İz elementler, Amino asitler

Amino asitlerin tuzları ve analogları hayvanların besin maddesi gereksinimlerini karşılamak üzere yemlere ilave edilirler.

Bu amaçla vitamin A, vitamin D3, vitamin E, vitamin K3, vitamin B1, vitamin B2, vitamin B6, B12, niasin, Ca-D pantathenate, folik asit, D-biotin, kolin klorit, manganez, demir, çinko, bakır, kobalt, iyot, selenyum gibi vitamin ve minerallar ile L-Lisin ve DL-Metiyonin gibi aminoasitler ilave edilmektedir.

Üre ve Türevleri

Genellikle geviş getiren hayvanların rasyonlarına protein kaynağı olarak katılırlar. En çok kullanılan bileşikler üre, biüret, üre-fosfat ve diüreidoizobutan olarak sayılabilir.

4. Zooteknik KatkılarSindirimi Düzenleyiciler

Hayvanların beslenmesinde kullanıldığında hedef yem maddelerine etki ederek yemin sindirimini artıran maddelerdir.

Bağırsak Flora Stabilizatörleri

Bağırsak mikroflorası üzerinde olumlu etkisi olan mikroorganizmalar veya kimyasal özellikleri tanımlanmış diğer maddeler bu grup katkılarda yer alır.

Sindirimi ve bağırsak mikroflorasını düzenlemek amacıyla enzimler, probiyotikler, prebiyotikler (oligosakakritler), esensiyel yağlar ve bitki ekstraktları kullanılmaktadır. Bu katkılar multi fonksiyonel etki gösteren katkılardır.

Enzimler

Sindirimi zor yemlerden yararlanmayı artırmak amacıyla kullanılan katkılardır. Bu amaçla Trichoderma reesei, Trichoderma viride ve Aspergillus niger gibi çeşitli  mantarlardan ya da Bacillus subtilis’den üretilen proteazlar, lipazlar, fitazlar, pektinaz, amilaz, sellülaz gibi polisakkaridazların özellikle kanatlı kümes hayvanları tarafından sindirilemeyen polisakkaritlerin bağırsak ortamında parçalanarak yemlerin enerji değerinin iyileştirilmesi için kullanımı yaygın bir uygulama haline gelmiştir.

Selülazlar grubunda yer alan bazı enzimler (selülaz, ksilanaz, endoglukanaz, ekzoglukanaz), amilaz ve proteazlar da rumende sindirime katkı sağlamak ve performansı artırmak amacıyla kullanılmaktadır.

Probiyotikler

Verildiği hayvanın bağırsaklarında patojen mikroorganizmalara karşı antagonistik etki gösteren, bağırsak mikroflorası üzerine yararlı etkiler oluşturan patojen olmayan gram (+) ve fakültatif anaerob olan, laktik asit üreten canlı, doğal bağırsak bakterileri, maya kültürleri  ve hücreleri ile mantarlar, enzimler ve endüstriyel fermantasyon yan ürünlerini içeren yem katkı maddeleridir (Pal, 1999).

Probiyotik üretiminde en çok kullanılan mikroorganizmalar laktik asit üreten Lactobacillus ve Streptococcus cinsi bakterilerdir.

Ayrıca mayalardan Saccharomyces cerevisiae ve mantarlardan Aspergillus niger ve Aspergillus oryzae de ticari probiyotik üretiminde yaygın olarak  kullanılmaktadır.

Prebiyotikler (Oligosakkaritler)

Bağırsaklarda yaşayan yararlı bakterilerin sayı ve aktivitelerini artıran ve hayvanın sağlığını geliştirerek olumlu etkide bulunan sindirilmeyen cansız yem katkılarıdır.

En yaygın kullanılan prebiyotikler, mannanoligosakkaritler, fruktooligosakkaritler, kitosan oligosakkaritler ve betaglukanlardır.

Bitkisel Ekstraktlar

Doğal olmaları ile son dönemlerde öne çıkan bitkisel ekstraktlar veya esansiyel yağlar antimikrobiyal etkiye, büyümeyi teşvik edici ve yemden yararlanmayı iyileştirici özelliklere sahiplerdir.

Özellikle sindirim organlarında patojen mikroorganizmaları baskı altına almaları, yemlerde toksin gelişimini önlemeleri, sindirim enzimlerinin aktivitelerini artırmaları, bağışıklık sistemini güçlendirmeleri ve performansını iyileştirmeleri bitkisel ekstraktların olumlu etkileri olarak ortaya çıkmaktadır.

Kekik, biberiye, adaçayı, karanfil, defne, tarçın, kimyon, kişniş, zencefil, hardal, sarımsak, nane gibi aromatik bitkiler, ekstraktları ve yağları katkı maddesi olarak kullanılmaktadır.

Çevreyi Olumlu Etkileyen Katkılar

Ruminantlarda metan gazı oluşumunu azaltmak için kullanılan maddeler ile kanatlı kümes hayvanlarında fitin fosforundan yararlanmayı artırıcı etki gösteren fitaz enzimi sayılabilir.

Rumende mikroorganizmaların bol miktarda metan üretmesi hem yem enerjisinin metan gazı şeklinde kayba uğramasına hem de atmosfere yayılan metanın nedeniyle kirliliğe yol açar.

Metan üretimini engellemek için sıvı yağlar, kloral, nişastanın hemiasetat ürünleri ve halojenize edilmiş bileşikler (tetraklorür metilenklorid, bromoklorametan) ile lasolosid ve monensin gibi antibiyotikler kullanılır.

Bu konuda etki gösteren diğer bir katkı özellikle kanatlı kümes hayvanlarında fitin fosforundan yararlanmayı artırmak amacıyla kullanılan fitazdır. Fitaz bitkisel fosfordan yararlanmayı artırması yanısıra gübreyle  atılan fosforun azalması neticesinde yeraltı suları ve toprakların fosfor kirliliğinin azaltılmasına da yardımcı olmaktadır.

Diğer Zooteknik Katkı Maddeleri:
Toksin Bağlayıcılar

Yemlerde üreyen küfleri önlemek için kullanılırlar. Bu amaçla organik asitler (propiyonik, sorbik, benzoik ve asetik asitler), organik asit tuzları (kalsiyum propiyonat ve potasyum sorbat gibi), organik boyalar, bakır sülfat ve amonyak gibi bileşikler kullanılır.

Polivinilpolipirolidon polimerleri, alüminyum silikat bileşikleri, aktif kömür, hidrat sodyum kalsiyum alüminosilikat, bentonit, perlit, diatoma toprağı ve zeolit gibi adsorbant maddeler yemlerde toksin bağlayıcı olarak kullanılmaktadır

(Pasha ve ark., 2008). Mannanoligosakkaritler ve glukomannan da toksin bağlayıcı olarak işlev yaparlar.

Tampon Maddeler

Bu tür maddeler genellikle ruminantlarda yüksek miktarda yoğun yem kullanımı sonucunda ortaya çıkan rumen pH’ındaki düşmeleri önlemek amacıyla kullanılırlar.

Son yıllarda bu amaçla sodyum bikarbonat yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bunun dışında uçucu yağ asitlerinin çeşitli tuzları, fosfat tuzları, amonyum klorür ve sodyum sülfat gibi tampon maddeler de kullanılır.

Kitosan

Eklem bacaklılarda (yengeç ve karides) bulunan selüloza benzeyen, toksik olmayan ve biyolojik olarak yararlanılabilen biyopolimer yapıdaki kitinin, deasitile edilmesi ile elde edilen bir ürün olan kitosanın sindirilebilirlik, büyüme performansı, enerji ve proteinden yararlanma ve rumen fermantasyonu üzerine etkili olduğu düşünülmektedir (Goiri ve ark., 2009).

Beta-glukanlar

Bağışıklık sistemini güçlendirmekte, antitümör ve antimikrobiyel etki göstermektedir (Leung ve ark., 2006). Yüksek molekül ağırlığına sahip ve fenolik bir bileşik olan lignin, saflaştırılarak kanatlı kümes hayvanlarının yemlerinde katkı maddesi olarak kullanıldığında prebiyotiklere benzer etkiler göstermekte ve hayvan sağlığı üzerine olumlu etkiler yapmaktadır (Baurhoo ve ark.,2008).

Koksidiyostatlar ve Histomonostatlar

Kanatlı kümes hayvanlarının bağırsaklarına yerleşen Eimeria türü protozoaların neden olduğu koksidiyozdan (kanlı ishal) hayvanları korumak amacıyla kullanılan maddelerdir.

Koksidiyozu önlemek amacıyla kullanılan preparatlar arasında lasolasid, monensin, salinomisin, robenidin, naracin, maduramisin, halofuginon sayılabilir. Koksidiyostat ve histomonostat katılan yemlerin kullanımına hayvanların kesiminden preparata göre değişen 3-7 günlük sürelerden önce son verilmelidir. Başka bir deyimle, kesim öncesi yem koksidiyostat içermemelidir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

AriPad Yeni Nesil Hayvan Altlığı’nın Faydaları

Aripad, doğal mineraller olan kaolin ve zeolitten üretilmektedir. Aynı zamanda hayvan yem katkısı olarak kullanılabilen bu doğal mineraller sayesinde  hayvanlarınız yüksek refaha kavuşurken, kümes ve ahırlarınız çok daha güvenli, çevreye daha az koku ve gaz yayar hale gelmektedir.

AriPad Doğal Altlığın Faydaları

  • Yüksek amonyak tutucu özelliği ile ahır ve kümeslerdeki hoş olmayan ve istenmeyen kokuları giderir.
  • Zararlı gaz oluşumunu azaltarak çevreye yayılmasını ve etkilerini azaltır, hayvanların yaşam şartları ile birlikte bakım personelinin çalışma şartlarını da iyileştirir, temizlik ve taşıma için gerekli işgücünü azaltır.
  • Kümes hayvanları tarafından altlık içerisinden eşelenerek yenmesi durumunda yem katkı malzemesi etkisi görerek hayvanların büyümelerine, yemden faydalanmalarına ve güçlenmelerine katkı sağlar.
  • Doğal içeriği sayesindeki kümeslerdeki  bit ve haşerelere son verir. Hayvanların yaşam koşullarını ve refahını arttırmanın en ulaşılabilir yollarındandır. Dünyada bu amaçla takip edilen trendin yerli karşılığıdır.

Çiftlik Hayvanlarının Ortamlarını İyileştirmenin ve Refahını Arttırmanın Kolay Yolu:ARİPAD

Aripad, kümes ve ahırlarda kullanabileceğiniz yüksek emiciliğe sahip doğal minerallerden oluşan bir hayvan altlığıdır. Talaş ve çeltiğe nazaran koku tutucu ve ekstra emici özelliği ile öne çıkar. Doğal minerallerin yapısı sayesinde hayvan dışkısındaki zararlı mikroorganizmaları ve toksinleri tutar. Emici özelliği ile bakteri ve küfün üremesi için gereken ıslak ve nemli ortamı yok eder, hayvanlarınızı çok daha hijyenik bir altlığa kavuşturur.

İçeriğindeki yüksek amonyak tutucu özellikli zeolit klinoptilolit sayesinde amonyak  dönüşümünü  azaltır, kümes içi solunum şartlarını iyileştirir. Amonyak kaynaklı tahriş nedeniyle oluşabilecek göz ve solunum rahatsızlıklarını en aza indirir. Kaolin ve zeolitin yüksek emici özelliği sayesinde altlığın hızlı bir şekilde kurumasını sağlar. Böylece sürekli ıslak ve asit zeviyesi yüksek zeminde bulunmaktan kaynaklanan ishal, göğüs yanığı gibi rahatsızlıkları önleyici etki görür.

Aripad, %100 doğal minerallerden oluşması sayesinde ekolojik tarım faaliyetlerinde kullanılabilecek kuru, kokusuz ve stabilitesi yüksek gübre elde etmenizi sağlar.

Aripad Hayvan Altlığının Önerilen Kullanım Şekli

Kümes Hayvanlarında: Talaş veya çeltiğin altına m2’ye 1,5-2 kg serilir.

Süt İneklerinde: Hayvan yatak bölgesinde her bir inek için m2′ ye 0.5-2 kg serilir. Haftalık tekrar edilir.

Atlarda: Tek başına serilmesi durumunda m2’ye 12,5 kg, talaş, çeltik veya saman ile kullanılması durumunda m2’ye 2,5-5 kg serilir.

Etlik piliç üretiminde: Metrekareye 1,5-2 kg olacak şekilde Aripad serilir ve zemine yayılır. Ardından 2-2,5 cm yüksekliğinde talaş veya çeltik serilir. Altlık olarak sadece Aripad kullanılması durumunda metrekareye 4-5 kg serilir. Nipel altlarına ve hayvanlar tarafından eşelenerek yenmesi durumunda seyrelen bölgelere altlık takviyesi yapılabilir.

Önerilen Ebatlar

0 – 0,2 mm | 0,2 – 1 mm | 0,5 – 1 mm | 1 – 3,0 mm

Paket ve Ambalaj

25 kg PP poşet | 1 000 kg big bag | dökme

DMRSÜREN Kimya Ltd.Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Bitkilerde Mangan Eksikliği ve Belirtileri

Toprakta bulunan mangan bileşikleri ile toprak pH’i arasında yakın bir ilişki vardır. Asit topraklarda mangan bileşiklerinin çözünürlüğü nedeniyle mangan alınabilirliği oldukça yüksektir.  Buna karşılık, pH’i yüksek topraklarda mangan alınabilirliği düşüktür. pH’ ın bir birim yükselmesi ile çözünen Mn+2 iyonu miktarı 100 kez azalmaktadır. Bu nedenle de pH’i yüksek olan topraklarda yetiştirilen bitkilerde mangan noksanlığı sık görülür.

Bitkilerde Mangan Eksikliği sorhocam ile ilgili görsel sonucu

Mangan noksanlığına ait simptomlar magnezyum noksanlığına benzer. Yapraklarda damarlar arasında sararma görülür. Ancak magnezyum noksanlığında simptomlar önce yaşlı yapraklarda görülmesine karşılık, mangan noksanlığı genç yapraklarda görülür. Dikotiledon bitkilerde mangan noksanlığında damarlar arası kloroza ilave olarak, yapraklarda sarı noktalar halinde lekeler oluşur. Monokotiledon bitkilerde, özellikle yulafta yaprakların alt bölümlerinde yeşilimsi gri benekler ve çizgiler oluşur.

 

Mangan noksanlığının görülme sıklığı ve şiddeti mevsimsel koşullara da bağlıdır. Noksanlık genellikle soğuk ve yağışlı mevsimlerde şiddetli görülmektedir. Bu koşullarda kökün metabolik aktivitesi düşmekte ve mangan alımı azalmaktadır. Mangan noksanlığı, Yaşlı yapraklarda sararmaya neden olur. Ancak sürgünlerdeki genç yapraklar yeşil kalır. Uç sürgünlerin büyümeleri bittiğinde,  noksanlık görülebilir. Mangan noksanlığı, genç yapraklarda görülmeyişi ile demir noksanlığından veya damar aralarında nekrozlara neden olmayışı ile de magnezyum noksanlığından ayrılabilir.

Mangan noksanlığına en duyarlı sebzeler, fasulye, soğan, bezelye, salatalık, domates; en az duyarlı sebze pırasa olup diğer sebzeler orta derecede duyarlıdırlar. Tarla bitkileri ve meyvelerden mangan noksanlığına özellikle duyarla olanlar elma, kiraz ve turunçgillerdir, yulaf, bezelye, şeker pancarı, patates, pamuk, yer fıstığı mangan noksanlığına duyarlıdır.

Turunçgillerde mangan noksanlığı sık görülür. Esasen kireçli topraklarda elma, armut, kiraz, erik gibi meyve ağaçlarında da mangan noksanlığına oldukça sık rastlanır. Özellikle uzun süren kurak dönemlerden ve uzun süren yağışlı havalardan sonra mangan noksanlıkları ortaya çıkabilmektedir.

Narenciyede Mangan noksanlığına ait simptomlar magnezyum noksanlığına benzer. Yapraklarda damarlar arasında sararma görülür. Ancak magnezyum noksanlığında simptomlar önce yaşlı yapraklarda görülmesine karşılık, mangan noksanlığı genç yapraklarda görülür. Mangan noksanlığında damarlar arası kloroza ilave olarak, yapraklarda sarı noktalar halinde lekeler oluşur.

Mangan noksanlığının görülme sıklığı ve şiddeti mevsimsel koşullara da bağlıdır. Noksanlık genellikle soğuk ve yağışlı mevsimlerde şiddetli görülmektedir. Bu koşullarda kökün metabolik aktivitesi düşmekte ve mangan alımı azalmaktadır.

Ceviz ağaçlarında mangan noksanlığı belirtileri, birbirlerine benzerlik gösterir. Hafif ve orta derecede noksanlık halinde, genç yapraklarda, damar aralarında hafif renk açılması ortaya Bu renk açılması oldukça hafif olup, ancak, yaprak ışığa tutulduğunda görülebilir derecededir. Noksanlığının daha şiddetli olması halinde renk açılması artar ve yaprak ağ görüntüsü alır. Daha sonraki aşamada, için yaprak yüzeyini beyazımsı sarı renkli noktalar kaplar.

Mangan noksanlığına ait simptomlar magnezyum noksanlığına benzer. Yapraklarda damarlar arasında sararma görülür. Ancak magnezyum noksanlığında simptomlar önce yaşlı yapraklarda görülmesine karşılık, mangan noksanlığı genç yapraklarda görülür. Dikotiledon bitkilerde mangan noksanlığında damarlar arası kloroza ilave olarak, yapraklarda sarı noktalar halinde lekeler oluşur. Monokotiledon bitkilerde, özellikle yulafta yaprakların alt bölümlerinde yeşilimsi gri benekler ve çizgiler oluşur.

Elma ağaçlarında mangan noksanlığı simptomları birbirlerine benzerlik gösterir. Hafif ve orta derecede noksanlık halinde, genç yapraklarda, damar aralarında hafif renk açılması ortaya Bu renk açılması oldukça hafif olup, ancak, yaprak ışığa tutulduğunda görülebilir derecededir. Noksanlığının daha şiddetli olması halinde renk açılması artar ve yaprak ağ görüntüsü alır. Daha sonraki aşamada, için yaprak yüzeyini beyazımsı sarı renkli noktalar kaplar.

Meyve ağaçlarında mangan noksanlığı simptomları, kolaylıkla, demir noksanlığı ile karıştırılabilir. Yaprak analizleri doğru teşhis için önemli bir araçtır. 25 – 30 ppm az Mn bulunursa, mangan noksanlığı muhtemeldir. 20 ppm’den düşük Mn ise kesin noksanlığa işaret eder. Taş çekirdekli meyvelerden şeftali, kaysı ve erik ağaçlarına göre daha çok mangana ihtiyaç gösterir. Esasen kireçli topraklarda elma, armut, kiraz, erik gibi meyve ağaçlarında da mangan noksanlığına oldukça sık rastlanır.

Asmada mangan noksanlığında yaprak yüzeyinde uniform bir sararma olur. Yapraklar normalden ve açık yeşil renklidirler. Zamanla çok sayıda, küçük nekrotik lekeler ortaya çıkar sonunda sarı bölgeler kahverengine döner ve yaprak ölür.

Şeker pancarında mangan noksanlığında  genç yapraklar açık, parlak yeşil renkli olurlar. Yaşlı yapraklarda ağ şeklinde veya noktalar halinde klorotik lezyonlar oluşur. Özellikle yaşlı yapraklarda damarlar koyu yeşil renklerini korurlar. Yapraklar kenarlardan içe doğru kıvrıktırlar. Şeker pancarı tarafından alınan mangan miktarı çok azdır ve pek çok toprakta yeterli miktarda alınabilir mangan bulunur.

 

Bu nedenle, mangan eksikliği sık oluşmaz. Fakat mangan eksikliği görülebilir. Örneğin, toprak pH’ının yüksek olmasından dolayı bitki çözünmemiş durumdaki manganı, kuraklık görülüyorsa veya toprak organik maddece zenginse ( fazla miktarda organik gübrelemeden sonra veya çayır alanlar yeni sürülmüşse ) mangan eksikliği görülebilir. Mangan eksikliği ileri durumda ise şeker verimi % 30’a kadar düşebilir. Belirtilerin ilerlemesi, yapraktan Golden mangan uygulanarak önlenebilir. Bu, yalnızca mangan eksikliğinden dolayı oluşacak verim düşümünü önlemekle, kalmaz aynı zamanda diğer yetersizliklerin ve çıkış sonrası kullanılan herbisitlerin olumsuz etkilerini de önler. Yetersizlik, ağır topraklarda veya pH 6,0’nın altındaki hafif asidik topraklarda görülmez, fakat toprak fazla asidik ise ( pH 5,0’in altında ) mangan zehirlenmesi görülebilir. Yaprakların açık yeşil olması ve gelişmesinin yavaşlaması, azot eksikliği belirtilerine benzer.

 

Patateste mangan noksanlığı en genç yapraklar açık renkli ve solgun görünümdedirler. Genç yaprakların damar aralarında renk açılarak kloroz çıkar ve hemen arkasından çok sayıda kahverengi noktalar şeklinde lekeler çıkar. Lekeler daha çok ana damar çevresinde toplanırlar ve yaprak sapına doğru iyice sayıları artar. Bitki bodur kalır.

 

Çilekte mangan noksanlığında bitkide yapraklarda damarlar ve yaprak kenarları koyu yeşil renkli görünürler. Aralarda renk donuk sarımsı yeşildir. Menekşe ve kahve renkli noktalar olu, noktalar yaprak kenarlarına doğru daha yoğundur. Simptomlar orta yapraklarda kendini gösterir.

 

Çeltikte mangan noksanlığında daha çok genç yapraklarda, damarlar arasında sarı ve açık yeşil çizgiler oluşur. Yaşlı yapraklar da sarımsı yeşil renktedirler. Çizgiler yaprak ucundan başlayarak damarlara paralel olarak orta kısımlara doğru yayılır. Daha sonra koyu kahve renkli, nekrotik lekeler oluşur. Yeni çıkan yapraklar kısa, dar ve açık yeşil renkli olurlar ve hızlı bir şekilde nekroz geliştirirler. Kardeşlenme çok zayıftır veya hiç yoktur. Kök ge­lişmesi gerilemiştir. Tane oluşumu ise ya yoktur veya çok azdır.

 

Mısırda mangan noksanlığında genç ve yaşlı yapraklarda, yaprakların orta kısımlarında sarımsı yeşil çizgiler oluşur. Benzer kloroz demir noksanlığında da görülmekle beraber, demirde bu simptomlar başlangıçta sadece genç yapraklardır. Mangan noksanlığının şiddetli olması duru­munda sarı renkli çizgiler nekrotik bir hal alır ve iyice beyaza döner. Genç yapraklar çıkarken genelde beyaz soluk yeşildirler. Noksanlık hafif olsa dahi ürün miktarında azalma kaçınılmazdır.

 

Fasulye çeşitlerinde mangan noksanlığında, genç yapraklarda damarlar arasında benekli ağ şeklinde kloroz görülür ve aynı anda yaprak kenarlarında noktalar halinde nekrozlar oluşur. Noksanlığın şiddetli olması durumunda, nokta çeklindeki bu nekrozlar birleşerek geniş lekeler oluştururlar. Yaprak kenarları kıvrılır ve kurur. Eğer noksanlık uzun ire şiddetli şekilde devam ederse yaşlı yapraklarda da damarlar arası sararma olur ve yapraklar ölür. Tane oluşumu yok gibidir, olan tanelerin üzerinde de kahve – siyah renkli lekeler mevcuttur.

 

Domates bitkisi de mangan noksanlığına oldukça duyarlı bir bitkidir. Noksanlık kendini yapraklarda ince damarlar arasında renk açılması şeklinde belli eder. En ince damarlar dahil, yeşil damarlar arasında, damarlarla çevrelenmiş açık renkli adacıklar halinde bir görüntü oluşur. Oldukça tipiktir. Daha sonra hücrelerin ölmesi neticesinde yaz lekeler kahverengine döner. Yaprak saplan ve gövde üzerinde de kahve ve siya kahve renkli nekrotik lekeler oluşur. Noksanlık sürerse büyüme noktaları ölür. Noksanlık şiddetli ise çiçek ve meyve azalır. Meyvede şeker ve C vitamini kapsamı düşük olur.

 

Marulda mangan noksanlığında noksanlık tüm bitkide rengin sarıya çalan yeşil veya belirgin sarı görüntü almasına neden olur. Öncelikle yaşlı yapraklarda damarlar arasında renk açılır. Kahverengi noktalar şeklinde nekrozlar oluşur. Bu lekeler özellikle yaşlı yapraklarda yaprak kenarlarında kendini gösterir. Antosiyan içeren çeşitlerde kırmızımsı renk görülür.

 

Hıyar bitkisi mangan noksanlığına çok duyarlıdır. Noksanlık yapraklarda ağ şeklinde yeşilimsi sarı veya tamamen sarı kloroz şeklinde görülür. Başlangıçta en ince damarlar dahi yeşil renklerini korurlar. Sonraları ana damarlar dışında renk sarı ve sarımsı beyaza döner. Kahve renkli lekeler oluşur. Uç yapraklar neredeyse tamamen beyaz olurlar. Büyüme geriler ve yeni çıkan yapraklar küçük kalırlar.

 

Çiçekli süs bitkilerinde mangan noksanlığı, diğer bitkilerde tarif edilenlere benzer simptomlara neden olur. Ancak yaprağın ve damarların, şekline göre bazı değişiklikler olur.

 

Bitkilerde mangan noksanlığı çoğu kez kireçli, pH’i yüksek topraklar üzerinde yetiştirilen bitkilerde görülür. Böyle durumlarda toprağa mangan sülfat gibi tuzlar vermek genellikle yarar sağlamaz. Çünkü toprağa verilen Mn+2 kısa sürede yükseltgenir ve alınamaz hale geçer. Bitkilerin Mn kapsamları çoğunlukla 20– 400 ppm arasında bulunmaktadır. Bununla birlikte birçok bitkide yapraklarda 20-25 ppm ve üzerinde Mn bulunması bitki için yeterli olmaktadır.

 

Bitkide hücre organelleri içerisinde mangan noksanlığına karşı en duyarlı olan organeller kloroplastlardır. Mangan noksanlığında kloroplast oluşumu bozulur. Mangan noksanlığı çeken bitkilerde hücreler küçülür, hücre duvarı hâkim duruma geçer. Yulafta sık görülen mangan noksanlığının bu belirtisine gri benek hastalığı adı verilmektedir. Noksanlıktan etkilenen bitkinin turgoru bozulur ve hastalığın ileri aşamasında yapraklar orta kısımlarından kırılarak üst bölümleri aşağı sarkar. Buğday ve arpa bitkilerinde noksanlık simptomları da yulaftakine benzer, ancak daha az belirgin haldedir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Ceviz’de hastalıklarla mücadelede Sun Shield Kaolin Uygulanması

Meteoroloji tarafından bildirilen hava sıcaklığının 35°C’yi aşması durumunda, ceviz meyvesinin direk güneş ışığı alan bölümlerinde, güneş ışığına maruz kalmaktan dolayı güneş yanıklıkları oluşur. Çünkü hava sıcaklığının 35°C olduğu durumda ceviz meyvesi yüzeyindeki sıcaklık yaklaşık  45°C-50°C’leri bulur.

Ceviz meyvesi üzerindeki güneş yanıklığı kendisini önce kabuk üzerindeki  sarı ve açık kahverengi lekeler oluşmasıyla gösterir. Sıcaklıkların sürekli yüksek seyretmesi durumunda, bu lekeler zamanla içe doğru yayılır, koyu kahverengi veya siyah renkli yaralanmalara dönüşür. Meyve olgunlaşma evresinin aşamalarına bağlı olarak meyve ya tümüyle kaybedilir ya da meyvenin pazar değerini düşüren kararmış iç oluşumu gözlenir.

Ceviz bitkisindeki güneş yanıklığı zararı sadece meyve ile sınırlı olmayıp, sıcaklık stresinin su stresi ile de birleşmesi durumunda yapraklarda da bronz ve kahverengi renkli lekeler oluşmaya başlar ve yapraklarda kavruk bir görünüm gözlemlenir.

Güneş yanıklığının oluşturduğu bu yaralar bakteriyel ve mantari hastalıklar içinde davetiye çıkarır. Birçok mantar bu yaralardan içeri girerek gelişmeye başlar ve zararın boyutları daha da artar. Üstelik bazen ceviz antrokozu ve güneş yanıklığı ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzer belirtiler oluşturur.  Cevizdeki güneş yanığı zararı yetiştirilen bölge ve hava koşulları durumuna bağlı olarak  %30-%40’ları bulabilir.

Aşağıdaki resimde meyve, yaprak ve iç kısmında güneş yanıkılığının çeşitli zararları görülmektedir.

Özelikle yazın en sıcak günlerinde saat 11.00-16.00 arası meyve yüzey sıcaklığının en fazla arttığı zamanlardır.

Bu yüzden ceviz bitkisinde güneş yanıklığı mücadelesinde, mevsime göre hava durumu iyi takip edilmeli ve güneş yanıklığı zararını artırıcı su stresinin önüne geçecek dikkatli bir sulama programı uygulanmalıdır.

Güneş yanıklığı zararına karşı önlem olarak, büyüme sezonunun daha ilk evrelerinde meyveler daha bilye büyüklüğünde iken, yapılacak Sun Shield uygulaması, bitki yüzeyinde ince beyaz bir film tabakası oluşturarak, meyve yüzey sıcaklığını düşürmenin yanında, aniden bastıran sıcakların neden olabileceği meyve dökülmesini de önler.

Hem maliyeti düşük hem de sıradan ilaçlama ekipmanları ile uygulanabilecek bu yöntem, ucuz ve etkili bir çözüm yöntemi olması yanında bazı zararlılara karşıda kaçırıcı ve uzaklaştırıcı etkiye sahiptir. Bitki yüzeyini kaplayan mikron büyüklüğündeki beyaz parçacıkların her biri yansıtıcı bir ayna gibi davranıp bitkilerinizi güneşin zararlı ışınlarından korur. Bu türden bir uygulama yapılmış meyve üzerinde meyve yüzey sıcaklığı yaklaşık 4°C – 8°C arası düşmektedir. Kaolin kili uygulanmış ağaçlarda %20-30 oranında daha iri meyve elde edilir, cevizin meyve iç kalitesi yükselir ve daha fazla beyaz iç elde edilir.

Aşağıdaki resimde SunShield marka kaolin kili uygulanmış ceviz resimleri görülmektedir.

Kaolin kilinin koruyuculuğu sadece güneşin kavurucu ve yakıcı etkisiyle sınırlı olmayıp, ceviz yeşil kabuk sineği (Rhagoletiscompleta ) ve ceviz iç kurdu(Cydiapomonella) türünden zararlıların verdiği zararlar kaolin kili sayesinde önemli oranda düşmektedir. Kaolinin kili bu türden zararlılara kaçırıcı ve uzaklaştırıcı etkide bulunarak bunların meyve üzerine yumurta bırakmasını etkilemektedir.

 

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Sodyum Hidroksit Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Sodyum Hidroksit, kimya birçok endüstride kullanılan önemli temel bir birleşiktir. Sodyum Hidroksit‘in diğer adı kostik tir. Beyaz renkte olup nem çekici özelliği olan bir maddedir. Suda kolaylıkla çözülmektedir. Yumuşak, kaygan ve sabun hissi veren bir yapıdadır. Sıvı ve katı halde bulunmaktadır. Herhangi bir kokusu da yoktur. Katı olanı payet, boncuk gibi şekillerde olurken sıvı olanı, sulu çözelti şeklinde bulunmaktadır.

Sodyum Hidroksit 1807 yılında İngiltere de Humphrey Day tarafından keşfedilmiş olup, keşfin nasıl gerçekleştiği tam olarak bilinmemektedir.

Sodyum Hidroksit kendiliğinde doğal bir şekilde meydana gelmez, fakat üretimi çok kolaydır. Basit sofra tuzunun elektrolizi sonucunda %50 lik bir çözelti şeklinde üretilmektedir. Klor gazı bu esnada ortaya çıkar. çözeltideki suyun buharlaşması sonucunda katı haldeki kostik elde edilir. 25 kg paketli ambalajlarda olarak ticareti yapılmaktadır.

Kullanım Alanları

  • Sodyum Hidroksit endüstride bir çok alanda kullanılmaktadır. Kağıt, boya, yapay ipek, deterjan sanayinde petrol rafinelerinde kullanılmaktadır.
  • En büyük kullanım alanı kimyasal endüstridir, deterjan ve boya daha sonra kağıt sektöründe kullanılır.
  • Alüminyum üretiminde de kullanılır.
  • Kağıt yapımında Sodyum hidroksit ve sülfit temel maddelerdir. Bu maddeler Kraft projesi esnasında serilöz fiberden lingini ayırmak için çözeltinin ana maddeleridir. Üretilen kahve rengi kağıdı beyazlaştırmak için Sodyum hidroksit kullanılır.
  • Sodyum hidroksit sabun yapımında ve petrol sanayinde biodizel üretiminde kullanılmaktadır.
  • Meyve ve sebzelerin kimyasal yollarla soyma işleminde, çikolata ve kakao işlemede kullanılır.
  • Ayrıca karamel ve meşrubat üretiminde kıvamlaştırma’da kullanılmaktadır.
  • Zeytinler Genel olarak sodyum hidroksit işlemine tutularak yumuşatılmaktadır.
  • Sodyum Hidroksit temizleme malzemesi olarak kullanılır, en yaygın olanı lavabo açıcılarıdır. Güçlü yağ alma özelliği sayesinde paslanmaz çeliklerde kullanılır.
  • Kanalizasyon atık su borularının temizliğinde kullanılır. Gres ve ağır yağları çözebilmektedir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Hidrojen Peroksit Nedir?Nerelerde Kullanılır?

Hidrojen peroksit (H2O2) soluk mavi renkte; sulandırıldığında ise renksiz hale gelen bir bileşiktir. Hidrojen peroksitin akmazlık değeri, sudan daha yüksektir.

Hidrojen peroksit, a, kimyasal bileşik , formül ile H2O2 . Saf formunda, bir kokusu olan sıvı biraz daha, viskoz fazla su . Hidrojen peroksit, basit peroksittir(oksijen-oksijen tekli bağa sahip bir bileşiktir ). Bir oksitleyici , ağartma maddesi ve dezenfektan olarak kullanılır . Konsantre hidrojen peroksit, ya da ” yüksek test peroksit “, a, reaktif oksijen türleri ve olarak kullanılmıştır itici olarak roket .Kimyasının kararsız peroksit bağının doğası hakimdir.

Hidrojen peroksit kararsızdır ve baz veya bir katalizör varlığında yavaş yavaş ayrışır. İstikrarsızlığı nedeniyle, hidrojen peroksit tipik olarak zayıf asitli bir çözeltide bir stabilizatör ile birlikte depolanır. Hidrojen peroksit, insan vücudu da dahil olmak üzere biyolojik sistemlerde bulunur. Hidrojen peroksit kullanan veya bozan enzimler peroksidazlar olarak sınıflandırılır.

H2O2’nin kaynama noktası, sudan yaklaşık 50 ° C daha yüksek olan 150.2 ° C olarak ekstrapolasyona tabi tutulmuştur. Uygulamada hidrojen peroksit, bu sıcaklığa ısıtıldığında potansiyel olarak patlayıcı termal ayrışma geçirir . Düşük basınç altında düşük sıcaklıklarda güvenle damıtılabilir.

Kullanım Alanları

  • Hidrojen Peroksit beyazlatma, sterilizasyon ve kimya endüstrisinde kullanılan güçlü, çevre dostu yükseltgen maddedir. Kalıntı bırakmadan yok olabilen, toksik olmayan, kolay bulunabilen ve geniş kullanım alanı olan bir sıvıdır. Hidrojen Peroksit çeşitli saflık derecelerinde Bandırma’daki tesisimizde yüksek kalite standartlarında üretilmektedir.
  • Dünyada en fazla Hidrojen peroksit kullanan bu endüstri kamu baskısı ve yasalarla beyazlatma proseslerinde klor kullanılmaması yönünde zorlanmaktadır. Özellikle mekanik beyazlatmada, geri dönüşüm ve ağaç içerikli olmayan elyaflarda, desteklenen diğer KRAFT beyazlatma kimyasalları kadar etkilidir.
  • Hidrojen Peroksit doğal selüloz ve organik elyaflarda tercih edilen bir ajandır. Beyazlatıcısı pamuk, yün ve ipek için faydalı, yüksek beyazlatma ve düşük elyaf hasarları veren bununla birlikte minumum atık problemleri olan bir maddedir.
  • Günümüzde aseptik paketleme, gıda beyazlatma ve koruma, mikrobiyal kontrol, saç ürünleri ve ilaç sektöründe kullanılmaktadır.
  • Yüzme havuzu temizliğinde şoklama kimyasalı, koku giderme ve atık dökülmesine karşı nehir ve lagünler de acil önlem olarak kullanışlıdır. Birçok su uygulamalarında Ultraviyole radyasyon, ozon ya da metal katalistlerle geliştirilmiş oksidasyon teknolojileri Hidrojen Peroksitle kombine olarak kullanıldığında faydalı olmaktadır. Bu form içme suyundaki tadı ve keskin kokuyu bozan, tekstil atıklarındaki renkli boya ve çok çeşitli organik safsızlıkları gideren güçlü hidroksil radikalleridir.
  • Hidrojen Peroksit güçlü bir oksitleme ajanıdır. Stabilize edilmiş hidrojen peroksitte aktif oksijen çok yavaş bir şekilde açığa çıkar. Fakat aktif oksijenin açığa çıkışı metal, organik ya da alkalilerle karıştığında çok süratli olmaktadır. Bu özelliği nedeniyle güvenli sevkıyat için özel önlemler alınmasını gerektirmektedir.
  • DMRSÜREN Kimya Ltd Şti
0216 4421200-0216 4426626
0552 3307100-0552 3308100
Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com
by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Sodyum Klorür Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Sodyum klorür, sofra tuzu kimyada sodyum klorür (NaCI) olarak tanımlanır. Sodyum klorür, beyaz kristalize bir bileşiktir. Tuz tüm canlıların besin kaynaklarından biridir. Ticari olarak da önemli bir maddedir. Sofra tuzu dünyanın her tarafında tarih boyunca önemli bir ihtiyaçtır. Tuz yaşamın önemli ve zorunlu parçalarından biridir. Sodyum klorür, kan plazması dahil hücre dışında bulunan sıvılarda yer alan başlıca iyonlardan birdir. Bu durumda birçok yaşam destek işleminde sodyum klorür önemli rol oynamaktadır.

Beslenme rejimlerinin olmazsa olmazı olan sodyum klorürün çoğu tuzlardan gelmektedir. Belli ölçülerde vücuda tuz alınması baklagiller, meyve ve sebzelerin tüketimi ile karşılanabilir. Bitki ağırlıklı minerallerin oranı bitkilerin nerede yetiştiğine göre farklılık gösterebilir. Çünkü bitkilerin yetiştiği toprakların mineral içeriği coğrafi olarak farklılık teşkil eder.

Tuz kullanımı bazı bölgelerde kısıtlanmıştır. Ancak bu durum tuzun ticari bir malzeme olması ile sonlanmıştır. Tuz tarihte beyaz altın olarak nitelendirilmiştir.

Sodyum klorür yani saf sofra tuzunun erime derecesi 801 derecedir. Erime anında bozunma gerçekleşmez. 1440 derecede ise buhar haline dönüşür. Saf, renksiz ve kristalize bir yapıdadır. Sofra tuzu doğada, denizde çözünmüş şekilde, kaya tuzu olarak ve kurumuş şekilde iç denizlerin yatağında bulunur.

Kullanım Alanları

  • Tuz dünyadaki üretimden çoğunu tüketen birçok kimyasalın üretiminde doğrudan veya dolaylı olarak kullanılır.
  • Solvay prosesi ile sodyum karbonat ve kalsiyum klorür üretmek için sodyum klorür kullanılır.
  • Sodyum karbonat cam, sodyum bikarbonat ve boyaların yanı sıra diğer kimyasalların sayısını üretmek için kullanılır.
  • Mannheim prosesinde ve Hargreaves prosesinde, sodyum sülfat ve hidroklorik asit üretimi için kullanılır.
  • Petrol ve gaz araştırmalarında tuz, sondajlarda sıvıların delinmesinin önemli bir bileşenidir. Yüksek dereceli gaz basıncının üstesinden gelmek için sondaj sıvısının yoğunluğunu artırmak ve topaklaştırmak için kullanılır.
  • Tuz, çimentolu kaplamalarda betonun sertleşmesini arttırmak için de kullanılır.
  • Tekstilde ve boyamada, tuz, organik kirleticileri ayırmak için, boya çökeltilerinin “tuz haline getirilmesini” teşvik etmek için ve konsantre boyalarla karıştırarak onları [tasfiye ettirmeyi] standartlaştırmak için bir tuzlu suyla durulama olarak kullanılır.
  • Ana görevlerinden biri, negatif yüklü iyonların emilimini arttırmak için pozitif iyon yükü sağlamaktır.
  • Alüminyum, berilyum, bakır, çelik ve vanadyumun işlenmesinde de kullanılır.
  • Kağıt hamuru ve kağıt endüstrisinde, tuz ahşap hamurunu ağartmak için kullanılır.
  • Aynı zamanda sülfürik asit ve suyla birlikte klor oksit üretmek için mükemmel bir oksijen esaslı ağartıcı kimyasal olan sodyum klorat yapmak için kullanılır.

DMRSÜREN Kimya Ştd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

Sipariş Hattı