Author: ozkancol

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Kalsiyum Klorür Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Endüstriyel kalsiyum klorür en fazla sodyum karbonat üretiminde kullanılan ve Savoy Prosesi olarak bilinen yöntemde yan ürün olarak elde edilmektedir. Bu yöntemde sodyum klorür kaynağı olarak deniz suyu ve kalsiyum karbonat kaynağı olarak kireçtaşı kullanılır. Kalsiyum klorür ayrıca doğal kaya tuzu veya deniz tuzunun suda çözündürülmesi ile elde edilen çözeltinin konsantre edilmesi ve saflaştırılması ya da kireç taşının hidroklorik asit ile muamele edilmesiyle üretilmektedir.

KULLANIM AMACI

  • Gıda sanayinde çeşitli gıda üretiminde farklı amaçlarla ilave edilir.
  • Süte uygulanan ısıl işlem nedeniyle kalsiyum iyonik formunu kısmen kaybettiği için kalsiyum klorür eklenir.
  • Çeşitli meyve ve sebze konserveleri yaparken reçel ve marmelatlarda ürünün yumuşamasını engellemek için kalsiyum klorürden faydalanılır.
  • Turşu hazırlarken ürünün sodyum içeriği arttırılmadan tuzluluk oranını sağlamak için kalsiyum klorür eklenir.
  • Kalsiyum klorür enerji içecekleri üretimi sırasında elektrolit kaynağı olarak kullanılır.
  • Kalsiyum klorür suyun donma noktasını düşürür ve donmayı engeller. Bu nedenle kalsiyum klorür kış aylarında yollarda buzlanmayı önlemek için kullanılır.
  • Kalsiyum klorür sağlık alanında kullanımı olan bir bileşiktir. Vücutta kalsiyum seviyesi çok düşük veya kalp atışlarının aşırı düzensiz olduğu ve acil müdahale gerektiren durumlarda kalsiyum klorür çözeltilerinden faydalanılır.
  • Kalsiyum klorür klorür ve üretim, suda çözünen aquo kompleksi [Ca (lH 2 O) 6 ] 2+ . Bu yolla, bu solüsyonlar “serbest” kalsiyum ve serbest klorür iyonlarının kaynaklarıdır. Bu açıklama, bu solüsyonların kalsiyum fosfata katı bir çökelti vermek üzere fosfatkaynaklarıyla reaksiyona girmesi ile gösterilmektedir :3 CaC 2 + 2 PO 3-
    4 Ca → 3 (PO 4 ) 2 + 6 Cl –Kalsiyum klorür, sudaki anhidröz tuzun çözünmesiyle birlikte önemli derecede sıcaklık artışı ile gösterilen çok yüksek bir entalpi değişimi gösterir. Bu mülkiyet, en büyük ölçekli uygulamasının temelini oluşturmaktadır.

    Erimiş kalsiyum klorür, kalsiyum metali ve klor gazı vermek üzere elektroliz edilebilir .

    CaC 2 , Ca + Cl → 2

    Nem çekici olduğu için, inşaatlarda toz tutucu olarak.

    • Plastik sektöründe katkı malzemesi olarak
    • Yangın tozlarında katkı malzemesi olarak
    • Yollardaki buzu eritmede (normal tuz gibi çevreye zarar vermez)
    • Beton/Çimento: Özellikle soğuk havalarda betonu çabuk kurutarak, betona dayanıklılık ve güç sağlar.
    • Arıtmada: İçme suyundaki yüksek flor düzeyini düşürmede. Ayrıca, petrol rafinerileri, alüminyum fabrikaları gibi sanayi tesislerinde çıkan atık suyun arıtımında.
    • Petrol Arama/Sondaj: Yoğun olarak kullanılır.
    • Spor içeceklerinde
    • Konserve yemeklerde (özellikle turşularda)
    • Bazı çikolata ürünlerinde
    • Sütte, peynirde (kalsiyum katkısı olarak)
    • Biracılıkta (enzim olarak)
    • Dondurmada: Dondurucu olarak
    • Hayvan Yeminde: Süt sığırlarında, süt ateşini düşürmede ve hastalık önlemede
    • Bitkilere kalsiyum vermede
    • Toprakta sodyum seviyesini düşürmede
    • Hasat zamanı meyve ve sebzenin raf ömrünü uzatmada

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Zeytin sineği Mücadelesinde Kaolin Uygulamaları

Kaolin, kaolinik mineralden [Al4Si4O10(OH)8], elde edilen, suyu seven ve beyaz renkli bir
mineral maddededir. Çin’den kaynaklandığı için, çeşitli Avrupa ülkelerinde çin çamuru ya
da çin kili olarak adlandırılan kaolin porselen, seramik ve çini yapımında kullanılan,
yumuşak ve beyaz renkli bir topraktır. Kaolin adı, “yüksek dağ” anlamındaki Çince “Kao
ling” sözcüklerinden gelmektedir.


Kaolin aslında bir kil türüdür ve granit kayaçlardan elde edilir. Beyaz ve yumuşak bir
toprak türüdür. Granit kayaçlar genellikle kuvars, feldispat ve mika minerallerinden oluşur.
Sert olan granit kaçaylar, atmosfer etkileri ve yeraltındaki lavların sıcaklığının etkisiye,
ufalanır ve yumuşar. Bu şekilde uzun süreçler sonucu feldspat mineralleri kaoline dönüşür.
Böylece granit yumuşak ve kolayca ezilip dağılabilen bir yapı kazanır. “Kaolinleşme” denen
bu süreç milyonlarca yılda tamamlanır. Türkiye’deki kaolin yataklarının büyük bölümü bu
biçimde oluşmuştur.


Dünyaca ünlü çin porselenlerinin yapı maddesi kaolindir. 18. yüzyıla kadar, Çin porselenleri
dünyaca bilinmesine rağmen, yapı maddesi bilinmiyordu. Bu dönemde gezginler tarafından
Çin’den getirilen kaolin örnekleri, Avrupa’da seramik ve porselen ürünlerin üretilmesini
sağlayarak hızla dünyada yaygınlaşmıştır. İlk başta çanak çömlek yapımında yaygın olarak
kullanılan kaolin, günümüzde pek çok ürünün üretiminde kullanılmaktadır. Yüksek kalitede,
parlak kâğıtların üretiminde kaolin kullanılır. Ayrıca boya, plastik eşya, yapay kauçuk, ilaç,
gübre, mürekkep, kozmetik ürünlerin yapımında ve petrol sektöründe kullanılan
katalizlerin yapımında da kaolinden yararlanılır.
ABD’nin güney eyaletlerinde bu tür kaolin yataklarına rastlanır. Kaolin çıkarılan öteki
ülkeler Fransa, Alman Demokratik Cumhuriyeti, İngiltere ve Çekoslovakya’dır.
Türkiye’de bazı yerlerde kaoline arıkil de denilmektedir. Ülkemizde, Balıkesir, Bilecik,
Bursa, Eskişehir, Çanakkale ve Kütahya illerinde zengin kaolin yatakları vardır. Buralardaki
taşocaklarından kaolin, hemen hemen aynı yöntemle çıkartılır.

1-Kaolin ayrıca, bikarbonat, kuartz gibi günümüzde organik tarımda kullanılan mineral
maddeler olup ruhsatlı bir preparattır. Kaolin elma, şeftali, üzüm, ceviz, zeytin ve bazı
sebze türlerinde zararlılara karşı kullanılmaktadır (Glenn et al., 1999; Knight et al., 2000;
Lapointe, 2000; Puterka et al., 2000; Unruh et al., 2000; Cottrell et al., 2002; Liang and
Liu, 2002; Showler, 2002).
Zeytin sineği (Bactrocera oleae Gmelin (Dip..Tephritidae)) zeytin agroekosistemi içerisinde
en önemli zararlılardan biridir (Navrozidis ve ark., 2000). Zararlı ilk kez Güney Avrupa’da
Akdeniz bölgesinde görülmüştür. Ancak Kuzey Afrika, Ortadoğu, Güney Afrika’nın doğu
bölgesi ve Amerika’da Kaliforniya’da zararlının görülmediği bildirilmektedir (Rice, 2000).
Zararlı dünyada zeytin yetiştiriciliği yapılan her hangi bir bölgesinde görülmekte ve
canlılığını sürdürebilmektedir.
1. Zeytin Sineği’nin Tanımı
Zeytin sineğinin ergini, parlak kahve ve bal renklidir. Göğüs üzerinde üç adet açık
kahverenginde bant vardır. Dişilerde karın daha geniş yapılı olup sonunda yumurta koyma
iğnesi bulunur. Yumurta 0.7-0.9 mm. boyunda, mat beyaz renkli ve mekik şeklindedir.
Larva; ayaksız ve şeffaf beyaz renklidir. Baş ince, vücudu geriye doğru kalınlaşır, konik
silindirik görünüştedir. Erginler hazirandan itibaren topraktan çıkmağa başlar ve yumurta
koyma olgunluğuna gelmek için bir süre civardaki tatlı maddelerle beslenirler. Meyvelerin
yumurta konulmaya elverişli hale gelmeye başladığı 20 Haziran’dan sonra meyvelerde ilk
yumurtalar görülür. Bir dişi 200-250 yumurta koyabilir. Yumurtadan çıkan larva meyve
etinde galeriler açarak beslenir. 1.,2. ve3. larva dönemlerini tamamlayarak olgun larva
haline gelir. Larva gelişme süresi 15-16 gündür. Olgun larva meyvenin yüzeyine gelir,
meyve zarını kemirerek inceltir ve 2-3 mm geri çekilerek pupa olur. Pupa mevsim basında
meyve içinde, zarar periyodu sonunda toprakta veya ağaç üzerinde oluşur.
Zeytin sineği larva döneminde ve meyve etinde zararlı olarak bulunur. Larva gelişme
süresinde çekirdek etrafında galeriler açarak beslenir. Böylece meyvelerin çürüyerek
dökülmesine, zeytinyağı miktarının azalmasına kısmen de yağda asit çoğalmasına neden
olur. Bilhassa sofralık zeytinlerde zararı daha önem taşımaktadır. Zarar oranı normal
yıllarda % 15-30, salgın yıllarda % 60’a kadar ulaşmaktadır. Yılda % 30 kadar ürün
kaybına sebep olduğu tahmin edilmektedir.

2. Kaolinin Etki Mekanizması
Her ne kadar zararlı böcekler için direkt olarak zehir etkili
değilse de doğal olarak repellent görevi yapar ve ağacı
tamamen beyaz renkli bir film tabakası şeklinde kapladığı
ve yansıma görevi yaptığı için böceklerin yumurta
koymasına da engel olmaktadır.
Bitkilerdeki doğal kütikula tabakası bitkilerin çevresel
stresler ile hastalık ve zararlılara karşı dayanımı
arttırmaktadır. Kaolin uygulanan bitkilerin yüzeyinde
kütikula benzeri bir yapı ile beyaz yansıtıcı bir yüzeyin
oluştuğu ve böylece ultraviyole radyasyon, fotosentetik aktif radyasyon (PAR) ve infrared
radyasyonun azaltılması suretiyle güneş yanıklığının önlendiği bildirilmiştir (Glenn ve
Puterka 2002). Kaolin uygulamalarının UV-A, UV-B ve UVC ışınlarını yansıtarak gerek
meyve gerekse yapraklardaki güneş zararını oldukça azalttığı, kaolin uygulanan meyvelerin
yüzey sıcaklığının kontrole oranla daha düşük olduğu tespit edilmiştir.
Zeytinde ana zararlı olan ve ekonomik olarak önemli zarar yapan zeytin sineği için,
Kaliforniya’da yapılan araştırma ve deneylerde, kaolin kilinin pek çok meyve zararlısına, en
çok da zeytin sineğine karşı ana önlem olarak çok etkili olduğu belirtiliyor. Ayrıca Saour ve
Makee (2004), Suriye’nin kuzey-batı bölgesinde 2001–2002 yıllarında M-99-099 isimli
kaolin partiküllerini içeren preparat ile yaptıkları tarla denemelerinde zeytin sineğinin
mücadelesinde oldukça başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Kaolin preparatının uzun bir süre
(>14 hafta) önemli bir oranda zararlının populasyonunu düşürerek başarılı bir şekilde
zararlının kontrolü sağlanmıştır. Oysa dimethoate uygulaması yapılan zeytin ağaçlarında
aynı oranda bir başarı elde edilememiş ve çok kısa süreli ve düşük etki göstermiştir.
2
Araştırıcılar kaolin uygulamasının sentetik insektisitlere alternatif olabileceğini
bildirmektedirler.
Yine Caleca ve Rizzo (2007), Sicilya’da Trapani bölgesinde 2003-2004 yıllarında yaptıkları
bir çalışmada, 95% oranında kaolin içeren preparat kullanarak zeytin sineği üzerindeki
biyolojik etkinliğini çalışmışlardır. Her iki yılda da kaolin uygulaması yapılan zeytin
ağaçlarında kontrol zeytin ağaçlarına göre oldukça iyi sonuçlar alınmıştır. Yapılan
istatistiksel çalışma sonucunda da 2003 yılında sırasıyla kaolin uygulaması yapılan ve
kontrol zeytin ağaçlarında %17-23 ve %68-87, 2004 yılında ise %3-37 ve %87 gibi önemli
oranda bir farklılık bulunmuştur.
3. Kaolinin hastalık ve zararlılar üzerine etkisi
Kaolinin böcekler üzerine etkisi; uzaklaştırıcı, yumurta bırakmayı engelleyici, beslenmeyi
engelleyici, hareketlerini engelleyici, davranış değişikliği ve konukçuyu kamufle etme
şeklinde olmaktadır (Glenn ve ark., 1999). Ayrıca uygulama yapılan bitkilerin yüzeyinde
suyun tutunmasını da azalarak hastalık yapmak için suya ihtiyaç duyan birçok fungal ve
bakteriyel patojenin gelişmesinin engellendiği tespit edilmiştir (Oliver ve ark., 1998).
Ayrıca kaolin uygulamaları sonucu stomalar kapanmamaktadır. Zeytin ağaçlarına kaolin
uygulaması yapıldığında ağaçlar bir nevi kamufle olmakta ve zararlı tarafından
tanınmamaktadır. Bununla birlikte böcek hareketi ve beslenmesi de büyük ölçüde
etkilenmektedir. Kaolin kili su ile karıştırılıp ağaçlara atılınca ince bir film gibi yaprakları ve
meyve tanelerini kaplamaktadır. Meyve sinekleri için fiziksel bir bariyer oluşturan bu film
sayesinde sinekler meyvelerin kabuğunu delip yumurta bırakamamaktadır. Film tabakası
bitkiyi tamamen kaplayan bir kalkan şeklinde değil, belli belirsiz çok ince ve gözenekli bir
tabakadır. Bitkilerin nefes almalarını, fotosentez yapmalarını engellemediği gibi, günlük
fotosentez süresini uzatır.
Kaolin kili uygulamasının pek çok yararı var. Gerçekten de bitkilerde her türlü güneş
yanığına ve yüksek ısının yol açtığı zararlara karşı etkili. Fazla ışığın yansıtılması yoluyla
olsa gerek, bitkinin içlerinin de güneş almasını sağlıyor ve fotosentez için de olumlu olduğu
söylenmektedir.
Bir araştırmada, hiç bir önlem kullanılmayan kontrol ağacında %70 zeytin sineği tahribatı
saptanmışken kaolin kili ile kaplanmış ağaçlarda zarar düzeyi %2,3 seviyesine iniyor. Bu
düzey, %2,5’luk zehirli yem kısmi ilaçlama yönteminden bile daha iyi. Kaolin kili
uygulaması ile hem zeytin verimi ve kalitesinin arttığı bildirilmektedir.
İşin güzel tarafı, kaolin kili sadece zeytin sineğine karşı değil, ağaçların meyve tutumundan
sonra ortaya çıkabilen her türlü meyve zararlısına karşı etkilidir. Etkisinin çevrecilik
açısından da çok önemli olup, ne bir toksik madde söz konusu, ne toprağın ya da başka bir
şeyin kirlenmesi söz konusu olmamaktadır.
3-Kaliforniya Üniversitesince üç yıla yayılan bir ölçme ve araştırmanın sonucuna göre Kaolin
kili uygulaması ve Spinosad uygulaması (GF-120, zehirli yem kısmi ilaçlama) en etkili
metodlar olarak görülmüştür. Oysa diğer tuzaklar tek başına bir mücadele yöntemi
olmaktan çok, populasyon takibi için etkili olmaktadır. Gereken durumlarda kaolin ve
spinosad yöntemlerinin aynı zaman aralığında aynı ağaçlara uygulanması, zararlı etkisini
geometrik olarak azaltır.
Yaprakların yüzeyleri hafif pürüzlü, taneler parlak olduğu için taneler kaplanmıyor gibi
görünüyor. Fakat yine de çok ince film gibi bir kaplama oluyor. Kaolin atarken yavaş,
olabildiğince her yönden atmak daha etkili olacaktır.
4. Zeytinliklerde Kaolin Uygulaması
Kaolin günün serin saatlerinde atılmalı öğle sıcağında uygulanmamalıdır. Çünkü sıcaktan
iyice ısınan yapraklara bir sıvının atılması sonucunda, sıvı kuruyuncaya kadar damlacıkların
yaprak ve meyvelerde kalması mercek etkisi yapabilmektedir. Bu nedenle güeşin yoğun
olduğu sıcak zamanlarda değil serin havalarda uygulama yapılmalıdır. Ayrıca kaolin
uygulaması hızlı bir şekilde değil yavaş yavaş her bir ağaca tam olarak uygulanarak
yapılmalıdır.

DMRSÜREN Kimya ltd.şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Monosodyum Glutamat Nedir?Nerelerde Kullanılır?

Monosodyum glutamat, kısaltılmış olarak MSG ilk olarak 1900’lü yılların başında Japonya’da bulundu ve yaygın olarak Japonya ve Çin mutfağında kullanılmaya başlandı.

E­621 kodu ile de bilinen MSG, birçok gıda ürününde aroma kıvamını artırmak için kullanılan bir katkı maddesidir. Glutamik asidin oluşturduğu diğer tuzlar da MSG ile aynı etkidedir.

Glutamat bulunduğu gıdaya “umami” diye adlandırılan bir tat katar. Bilimsel olarak bu tat acı, tuzlu, ekşi ve tatlının yanında kabul edilir. Glutamat bir proteindir. Protein içeren besinlerin çoğunda (kırmızı ve beyaz etler, deniz ürünleri) doğal olarak bulunur.

Glutamat tadı sınırlandırıcı bir yapıdadır. Glutamat miktarı doğal olarak bulunduğu gıdalarda ve kullanıldığı gıdalarda % 0,1 ile %0,8 arasındadır. Sınırlandırıcı olması buradan gelir ve daha çok kullanılması halinde tada bir katkısı olmaz ve katkısı olmadığı gibi zararlı etkenlere de yol açabilir.

Monosodyum glutamat bir tuzdur. Kimyasal formülü C5H8NNaO4 şeklindedir, 1 mol Monosodyum glutamat 169.111 kg’dır. 225°C’de erir ve suyla çözünebilirliği oldukça fazladır. MSG, glutamik asit ile sodyumun birleşmesinden oluşur. Glutamik asit protein sentezindeki 20 çeşit aminoasitten bir tanesidir.

Bu da demek oluyor ki vücudumuzda sentezlenebilmektedir. Vücudumuzda 2 formda bulunur, serbest ve bağlı olarak. Bağlı olduğu form diğer aminoasitlerle bağlı olarak bulunduğudur, serbest form ise tek başına bulunduğu durumdur. Besin kaynaklı glutamat, bağırsakların en çok kullandığı enerji kaynağıdır. Bağırsaklar bağlı halde bulunan glutamatı da serbest hale getirirler. Bu enerji kaynağının büyük bir bölümünü vücut kendisi sentezleyebilir. (%95–96) %4–5 civarında glutamatı ise besinlerle almaktadır.

Glutamat doğal halinde, et, balık, sebzeler ve tahıllarda bağlı formda, domates, süt, patates, soya sosu ve birçok çeşit peynirde serbest formda bulunur. Bunların yanında birçok üretilen gıda maddesine hoş koku, tat ve lezzet artırıcı özelliğinden dolayı sonradan eklenir. Monosodyum glutamatın ticari üretimi 1909 yılında başladı.

Geçmişte hidroliz yöntemiyle üretiliyordu, fakat daha sonra bakteriyel mayalanma kullanılmaya başlandı. Corynebacterium Glutamicus adlı bakteri bu fermantasyon işleminde kullanılmaktadır ve bu işlem içerisinde melas, nişasta veya şeker bulunan bir sıvı ortamda gerçekleşmektedir.

Fermantasyon esnasında bakteriler ortama glutamik asit verirler. Daha sonra klasik olarak ayrıştırma yöntemlerinden geçerler. Filtrelenen ve saflaştırılan glutamik asit nötralizasyon ile birlikte Monosodyum glutamata dönüştürülür. Sonrasında ise tekrar bir saflaştırma, kristalizasyon ve kurutma işlemlerinden sonra beyaz bir toz haline dönüşür ve aroma artırıcı olarak kullanıma hazır hale gelir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Kalsiyum Propiyonat (E 282) Nedir? Nerelerde Kullanılır?

kalsiyum Propiyonat E kodu (E282) olan gıda katkı maddesidir.
Kalsiyum Propiyonat (E 282); Hem kristal hem toz formda üretilebilmektedir. Kalsiyum Propiyonat suda kolayca çözünüp, alkolde ise çok az çözünür.
Proyonik Asit, bazı gıdalarda doğal olarak bulunur ve bu gıdalarda koruyucu olarak çalışır.
Örneğin bazı peynir çeşitlerinde yüksek miktarlarda doğal Propiyonik Asit bulunmaktadır.
Kalsiyum Propiyonat (E 282), unlu mamüllerinde küf önleyici ve koruyucu olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Ayrıca tütün endüstrisinde Kalsiyum Propiyonat (E 282) bazı ürünlerde kullanılır.
Ekmek çeşitlerinde ve unlu mamüllerde en yaygın kullanılan koruyucu madde Kalsiyum Propiyonattır.
Kalsiyum Propiyonat, ürüne hamur hazırlama aşamasında katılmakta kullanılan konsantrasyon ürünün özelliklerine ve hedeflenen depolama süresine bağlı olarak değişmektedir.

Genel olarak kullanılan dozlar, un ağırlığı üzerinden %0,1 ile %de 0,3 arasında değişmektedir.

Yani 50 kg’lık bir çuval una 50 gr ile 150 gr arasında kalsiyum propiyonat eklenmesi, ürünü koruyarak, raf ömrünün artmasını sağlamaktadır.
0216 4421200-0216 4426626
0552 3307100-0552 3308100
Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com
by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Magnezyum oksit kullanımının, büyük baş hayvanlarda etkileri

Hayvan yemi katkı maddesi olarak magnezyum oksitin T.C. Yem Yönetmeliği Yem Kaynakları mevzuatında makro mineral olarak yer almasına karşın, ülkemizde premiks ve karma yeme katkı maddesi olarak katılması hala tartışma konusudur, fakat başta Avrupa olmak üzere insan ve hayvan sağlığını ön planda tutan ülkeler, magnezyum oksitin karma hayvan yemlerine koyulması gereğini parlomentolarında çıkardıkları  yönetmeliklerle [THE FEEDING STUFF ( England ) REGULATIONS 2005] karara bağlamışlardır.

 Magnezyum oksitin, büyük baş hayvanlarda belli başlı etkileri aşağıdaki gibidir;

 1 – Vücuttaki enzim sistemlerinin yapısını (kofaktör kısmını) oluşturan en önemli maddesidir, enzimlerin aktivasyonunda önemli rol oynar, kemik yapısı teşekkülü ve kas kontraksiyonlarında temel görevleri vardır. DNA nın iskeletini oluşturur*.

 2 – Çayır tetanisi, Mg noksanlığında, ilkbaharda meralarda beslenen sığırlarda ortaya çıkar. Rasyona Mg ilavesiyle önlenir*.

 3 –   Magnezyumun hayvanlar üzerinde rahatlatıcı ( Relaxing ) etkisi vardır. Magnezyum eksikliği, aşırı duyarlılık,     sinirlilik, yerinde durmama, kas seyirmeleri, diş gıcırdatma ve salya akıntısı ile belirginleşir*.

 4 –  Süt ve döl veriminde % 20 ‘ye varan artış,

 5 –  Mide ve bağırsağın düzgün çalışması,

 6 –  Kemik ve dişlerin yapısının güçlenmesi,

 7 –  Tırnak kırılmalarının önlenmesi,

 8 –  Et renginin aşırı kırmızılıktan normal pembeliğe dönüşmesi,

 9 –  Parazit hastalıklarına karşı savunmayı arttırması,

10 – Büyük baş hayvanın et veriminde artış,

11 – Kilo kaybını önleme gibi daha bir çok olumlu etkisi vardır.

12 – Hastalıklara karşı direnci arttırır**.

13 – Bağışıklık sistemini güçlendirir**.

14 – Kan dokusunun kendini yenilemesini sağlar**.

15 – Dolaşım sistemini güçlendirir**.

 

 

Magnezyum oksitin, kanatlı hayvanlarda belli başlı etkileri ise;

 

1 – Kemik yapısını güçlendirdiği için kanat ve ayak kırılmalarını minimuma indirmesi,

2 – Taşlığın daha rahat çalışmasını sağlaması,

3 – Büyümeyi hızlandırma,

4 – Tüylerin parlaklığının artaması,

5 – Yumurtanın sarısında renk farklılığı oluşması,

6 -Yumurtanın kabuğunun tahammül süresinin uzaması ve kabuğunun kalınlığının artması gibi etkileri mevcuttur.

7 – Yumurtanın besin değerini arttırır**.

8 – Kas yapısını güçlendirir**.

Magnezyum oksitin hayvanlarda strese bağlı rahatsızlıklara, kas kasılma sorunlarına, gıda eksikliğinden ileri gelen Deficiency rahatsızlığının da tedavisinde de kullanıldığı yine bu yönetmelikle kanıtlanmıştır.

 

Finlandiya’nın Helsinki Üniversitesinde yapılan çalışmalar [University of Helsinki, Dept.of Animal Science, Publications] göstermiştir ki, 600 kg ağırlığındaki bir büyük baş hayvan bünyesinde 240 g Manyezit barındırmalıdır. Manyezitin % 70 oranında kemiklerde depolandığı, enzimlerin doğru çalışmasında, hayvanın sinir sisteminde çok önemli role sahip olduğu ve büyük baş hayvanın Mg dengesini koruyabilmesi için günde en az 1,8 gr MgO alması gereği de yine bu yayınla avrupada kabul görmüştür.

 

Magnezyum oksitin karma yem üretiminde tozlanmayı minimuma düşürdüğü gibi, yem üzerinde parlaklıkda oluşturmaktadır.

 

Hayvanların manyezit ihtiyaçlarını sadece magnezyum oksitden sağlayabileceklerinide THE FEEDING STUFF (ENGLAND) REGULATIONS 2005 kararlaştırmıştır.

 

MAGNEZYUM


Magnezyum, yeryüzü üzerindeki canlıların gelişimi ve sağlıklarını sürdürebilmeleri için gerekli temel bir elementtir. Magnezyum kemik şekillenmesinde önemli olup, kalsiyum ve fosfor ile yakın ilişkisi olan temel bir mineraldir. Hayvan vücudunda toplam ağırlığın ortalama %0,05’i kadar bulunmaktadır. Vücuttaki magnezyum ortalama %70’i iskelette, başta karaciğer ve kaslar olmak üzere %29’u yumuşak dokularda ve %1’i ise vücut sıvılarında bulunur. 


Magnezyum kaynağı:


Yem maddeleri magnezyum açısından çoğu zaman yetersiz kaldığından, hayvanlardan yüksek performans ve verim elde edebilmek için, yemlere magnezyum oksit takviyesi yapılması önemlidir. 


Magnezyum Fizyolojik Fonksiyonları ve Metabolizması :


Magnezyum, vücutta çok önemli fizyolojik fonksiyonlara sahiptir. Magnezyum, kemik ve dişlerin bütünlüğünün sağlanmasında önem taşımaktadır. Ayrıca karbonhidrat metabolizması ile ilişki olarak enzim sisteminin aktivasyonunda, mineral ve elektrolit dengenin sağlanmasında önemli etkisi vardır.

Magnezyum, tiamin pirofosfatın kofaktör olduğu bazı enzim sistemlerinin aktif bir unsurudur. Pirüvik asit karboksilaz, pirüvik asit oksidazı aktive eder. ATP (Adenozin trifosfat), ADP (Adenozin monofosfat) ile komplex oluşturur. Magnezyum; kas kontraksiyonlarında, protein, nükleik asit, yağ ve koenzim sentezinde, selüloz sindiriminde, glikozun vücutta değerlendirilmesinde, metil grubu transferinde, sülfat, asetat ve format aktivasyonunda, oksidatif fosforilasyonda, oksidatif fosforilasyonda, asit-baz dengesinin korunmasında ve pek çok fizyolojik olayda önem taşır. Magnezyum büyük bir çoğunluğu kemiklerde depo edilir.

Tüketilen magnezyum ortalama, %30-50’si ince bağırsaktan emilir. Hayvan yaşlandıkça magnezyum emilimi azalır. Ruminantlarda rumenden oldukça fazla miktarda magnezyum emilebilir. Kalsiyum, fosfat, okzalik asit, fitat (tahıllarda) ve uzun zincirli doymuş yağ asitlerinin yüksek düzeyde tüketimi, magnezyum emilmesini olumsuz etkiler. Toprağın fazla miktarda potasyumlu ve azotlu gübreler ile gübrelenmesi yem bitkilerinde bulunan magnezyumun yararlanma derecesini düşürür. Magnezyum emilimini; protein, laktoz, vitamin D, büyüme hormonu ve antibiyotikler arttırır. Hayvan matobolizmasında magnezyumun vücuttan atılımı idrar ve dışkı yoluyla olmaktadır. (***)

 

Magnezyum Gereksinimi


Hayvanlarda magnezyum gereksinimi; türe, verim yönüne, verilen magnezyum elementinin kimyasal formuna ve rasyonun yapısına bağlıdır. Rasyondaki pek çok faktörler, magnezyum emilimini ve dolayısıyla magnezyum gereksimini etkiler. Magnezyum gereksinimini etkileyen rasyona ait faktörler, K,N,Ca,P,Al,Fe,Na, protein, yağ, organik asitler, karbonhidrat çeşidi, iyonoforlar, magnezyum düzeyi, yemleme sıklığı olabilir. Azot ve potasyumlu gübrelerin kullandığı meralarda otlayan yüksek verimli süt ineklerinde magnezyumun yararlanılabilirliği azalır.


Laktasyon dönemindeki ineklerin rasyonlarında kuru maddede %0,18-0,20 düzeyinde magnezyum bulunması yeterli olmaktadır. Körpe ot tüketen hayvanlarda ve yüksek süt verimine sahip ineklerde bu oran %0,25-0,30’a çıkartılmalıdır. Çayır tetanisini önlemek amacıyla ineğin verim düzeyine ve rasyonun bileşimine bağlı olarak günde 6-20 g magnezyum ilavesi gereklidir.


Gebe sığırların rasyonlarında kuru madede %0.16 magnezyum yeterlidir. Süt emen buzağıların her 1 kiloğram canlı ağırlık için duydukları magnezyum ihtiyacı günlük 12-16 mg kadardır. Laktasyon dönemindeki ineklerde yaşama payı olarak toplam magnezyum ihtiyacı günde 12-14 kadardır ve buna her kiloğram süt için 0,6 ilave edilir.


Besi sığırlarının magnezyum gereksinimi; günde 20-30 mg/kg canlı olmaktadır. Ayrıca besi sığırlarını çayır tetanisinden korumak için de MgO takviyesi gereklidir.


Kuzularda, gebeliğin son dönemindeki koyunlarda ve laktasyondaki koyunlarda, magnezyum ihtiyacı;
sırasıyla rasyon kuru maddesinde %0,12; 0,15 ve 0,18’dir. Laktasyondaki koyunlar azot ve potasyum bakımından zengin meralarda otlatılıyorsa veya rasyondaki yem maddeleri azot ve potasyumlu gübrelerin kullanıldığı topraklarda yetişen ürünlerden oluşmuş ise, rasyondaki minimum magnezyum düzeyi kuru maddede %0,20 olmalıdır. Koyunları çayır tetanisinden korumak amacıyla MgO takviyesi gereklidir. 

 

Magnezyum yetersizliği:


Hayvanların özellikle streste bulunduğu ortamlarda, yağ ve/veya kalsiyum fazla düzeyde tüketilmesi gibi rasyona ait dengesizlik, magnezyum yetersizliğini arttırır.


Magnezyum eksikliği; sadece sütle ya da düşük magnezyum kapsayan rasyonlarla beslenen genç hayvanlarda oluşur. Erişkinlerde ise magnezyum yetersizliği sonucu çayır tetanisi görülür. Kan serumunda ortalama 2,5 mg/100ml magnezyum bulunup, bu düzey 0,5 mg/100ml’ye düşerse hipomagnezemik tetani (laktasyon, çayır tetanisi) adı verilen metabolik bir hastalık sığır ve koyunlarda şekillenebilir. Böyle hayvanlarda iştah azalır, canlı ağırlık azalır, verim düşer ve aşırı bir hassasiyet oluşur. Bu arada solunum ve salivasyon artar, tetani ve konvülsiyonlar tetani ve konvülsiyonlar oluşur. Çayır tetanisi, yemin mineral bileşimi, toprak özellikleri, toprağa gübre uygulamaları, mevsim, sıcaklık, hayvan türü, ırk ve yaşından etkilenen metabolik bir hastalıktır.
İlkbaharda doğum yapan ineklerde, buzağılamadan sonraki birkaç hafta içerisinde, çayır tetanisi oluşma ihtimali daha fazladır. Hayvanlarda yaş ilerledikçe iskelet magnezyumunu mobilize etme yeteneğinin azalmasından dolayı daha yaşlı hayvanlarda çayır tetanisine karşı duyarlılık artmaktadır. Örneğin süt emen buzağılarda magnezyumun yararlanılabilirliği %70 kadarken daha sonra %30-50’ye kadar düşmektedir. Dişi hayvanlar, çayır tetanisine karşı daha duyarlıdır. Özellikle buzağılarına bakan ve süt verme döneminde olan inekler, daha duyarlıdır. Gebe hayvanlarda bu durumdan dolayı, bazen ölüm görülebilir. Azot ya da potasyumlu gübrelerin kullanıldığı topraklarda bile yetişen körpe otların fazla tüketilmesi, çayır tetanisinin en önemli nedenlerindendir. Böyle meralardan elde edilen kaba yemlerde yüksek düzeyde bulunan azot ve potasyum, magnezyum bağırsaktan emilimini olumsuz yolda etkiler. Aynı şekilde rasyona, yüksek düzeyde kalsiyum, fosfor ve aliminyum ilavesi de magnezyum emiliminin azalmasına yol açar.

 

Rasyondaki ani değişiklikler veya rasyonun yetersiz magnezyum eksikliğine bağlı değişikliklerin oluşmasına, yani hayvan sağlığının bozulmasına, metabolizmasının olumsuz yönde etkilemesine, özellikle süt verimi ve canlı ağırlığın düşmesine yol açar. Bundan dolayı da sığır ve koyun yemlerine MgO takviyesi yukarıda da belirtilen nedenlerden ötürü kesinlikle gereklidir. (***)

Türkiye genelinde hayvanlarda görülen MgO eksikliğine bağlı hastalıkların giderilmesinde karma yemlerde ton başına 7 kg Magnezyum Oksit kullanımı kesinlikle gereklidir.

 

Magnezyum Oksitin Karma Yemde Kullanımı:

Büyük baş hayvanlar için hazırlanan 1 ton karma yeme 8 – 10 kg arası Magnezyum Oksit katılmalıdır. 

Aşağıdaki resimde bir büyük baş hayvanın Mg döngüsü gösterilmektedir.

 

Bizde firmamız olarak bütün Dünyadaki gelişmeleri yakından izleyerek insan sağlığını en ön planda tutarak ürettiğimiz Dünya standartındaki mamüllerimizle, müşterilerimizin memnuniyeti için gerek yurtiçinde gerek yurtdışında olanca gücümüzle çalışıyoruz.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Akvaryum filtre malzemesi olarak Zeolit Kullanımı

Zeolit Akvaryum filtre malzemesi; akvaryum canlılarının yaşamları için çok önemlidir. Özellikle suda bulunan amonyak ve nitrit miktarları ve suyun Ph dengesi bu canlıların yaşamını etkiler. Sudaki amonyak ve nitrit miktarlarının oldukça düşük seviyelerde olması gerekir.

           Amonyak insan ve hayvan vücudundaki tepkimeler sonucu ortaya çıkan ve son derece zehirli bir atık biçimidir, eğer akvaryumda amonyağı yok edecek bir canlı bulunmazsa ya da amonyağı filtre edecek bir materyal olmazsa amonyak sudaki canlıları öldürür. Genellikle bu işi nitrifikasyon bakterileri üstlenir ve bu bakteriler nitriti ondan daha az zararlı olan nitrata çevirirler. Bu döngü böyle devam eder fakat bu defa nitrat sorun teşkil etmeye başlar buda nitrat patlaması denen sorunla karşı karşıya kalınması anlamına gelir buda akvaryumda yeşil bir görüntü oluşmasına sebep olur.

                 Yukarıda belirtilen tüm bu sorunlar akvaryum filtresinin önemini açıkça ortaya koymaktadır bu yüzdende kullanılacak filtre malzemeleri çok önemlidir. Zeolit filtre malzemesi aktif karbondan daha uzun ömürlü ekstradan çok iyi bir amonyak tutucudur. 6 ay gibi bir süre kullanılabilir. Çok güçlü bir amonyak emicidir, özellikle amonyak patlaması sinyalleri veren akvaryumlarda su değişimi yapmadan amonyaktan kurtulmanın en pratik yoludur.

Zeolit Akvaryum filtre malzemesinin özellikleri:

► Suyun kokusunu ve kirliliğini en aza indirir.

► Suya oksijen dengesi sağlatır.

► Sudaki ağır metalleri ve balıklara zararlı maddeleri absorbe eder.

► Balıkların hastalanma riskini en aza indirir

►%100 doğal ve güvenli mineraldir

► Suda oluşan Amonyak ve Nitriti kaldırır, çok güçlü amonyak emicidir.

► Suyun Ph ını dengeler.

► Suyu berraklaştırır.

► Sudaki kokuyu ve bulanıklığı en aza indirir.

► Fosfat içermez su akış hızını kısıtlamaz.

Kullanım şekli: Zeolit filtre malzemesini filtreye koymadan önce iyice suyla yıkayıp sonra kullanınız. Filtre malzemesinin motora kaçmamasını önlemek için file içerisinde kullanılması tavsiye edilir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Kanatlı Hayvan Kümes Altlığı Olarak Zeolit Kullanımı

Kanatlı hayvan çiftliklerinde hayvanların altlarının kuru kalması ve koku oluşmasını engelleyen bir üründür. Hayvan hastalıklarının sebeplerinden birisi aşırı amonyak kokusunun hayvanların yaşadıkları ortamlarda oluşmasından kaynaklanır. Zeolit kanatlı hayvan altlığı bu sorunu kökünden çözmektedir. Rahat ve ferah ortamlar sağlayarak hayvanların sağlıklı ortamlarda yaşamalarını ve verimlerinin daha da artmasını sağlar.

Yapılan birçok araştırmada zeolit/klinoptilolit altlıkların amonyağı %90’lara varan oranda ortadan kaldırdığı kanıtlanmıştır. Liang ve ark göre. (2005)

Evcil hayvan olarak evlerde kafesler içerisinde beslenen kanatlı hayvanlar (kuşlar, papağanlar vb. tüm kanatlı hayvanlar) kafes içerisinde ki dışkılarından çıkan sıvılar ve amonyak gazı gibi gazlar hem hayvan için hem de ortam için pek hoş olmayan kokular yaymaktadır. Zeolit kanatlı hayvan altlığı kullanımında hem kokuların giderilmesi hem de dışkının kurutulması sağlanmış olur. Böylece ortamda koku oluşumu engellenir kafes sürekli kuru kalır.

· Hayvanların dışkı ve idrarlarından kaynaklanan Amonyak gaz oluşumunu %90 lara varan ölçüde azaltır.
· Kümes ve çiftliklerdeki Nem ve koku oluşmasını engelleyerek hayvanların altlarının sürekli kuru ortamın ferah kalmasını sağlar.
· Nemden dolayı oluşan bakteri üremesini engeller.
· Sinekleri azaltır, patojenleri öldürür.
· Antibiyotik ilaç kullanımı azaltır.
· Hayvanların hastalanma riskini azaltır
· Kalite ve verimi artırır.
· % 100 doğal ve güvenlidir. Hayvanların yemesinde eşelemesinde hiçbir zararı olmadığı gibi faydası vardır ve toksik değildir
· İnsan, hayvan ve çevreye karşı tamamen zararsızdır, toprak içinde çok faydalıdır.
· Ekonomik ve doğa dostudur.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Zeolit’in Yara Ve Yanık Tozu olarak kullanımı

Zeolit yara üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Klinoptilolit yaralı bölgeye uygulandığında iyileştirme süresini kısaltmaktadır. Yaraların mikrop kapmasını engelleyip enfeksiyon oluşmasını durdurarak yaralı yerdeki oksijen transferini sağlayıp yaranın hızlı iyileşmesine etki eder. Klinoptilolitin yara üzerinde herhangi bir toksit etkisi yoktur. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde güvenle kullanılabilir. Klinoptilolit nano boyuta düşürülerek etkime yüzeyi arttırılarak daha hızlı ve daha etkili iyileştirmesi sağlanır.

Zeolit küçük çaplı yanıklar için yanık meydana gelir gelmez yanık oluşan yere hemen zeolit toz uygulayın zeolit ısı çekme özelliğinin yüksek olması dolayısı ile yanıkta oluşan ısıyı hemen çekecektir ısı zeolit tarafından çekildikten sonra zeoliti temizleyin ve tekrar dökün bu şekilde birkaç defa tekrarlayarak yanık yerlerindeki ısı minum seviyeye düşecektir sonra üzerine tozu bırakın yanığın dış etkenlerle irtibatını keserek enfeksiyon oluşmasını engelleyecektir.

Zeolitin yara iyileşmesi üzerine etkileri

* Etkili iyileşme sağlar.

* Yaranın iyileşmesi ortamın nemli kalmasını sağlar.

* Yara içinde oksijen transferini sağlar

* Dokularda kallojen sentezini arttırır.

* Yara üzerinde hijyenik ortamın oluşmasını sağlar.

* Tedaviyi daha ekonomik hale getirmesi

* Pansuman yapmayı kolaylaştırması pansuman süresini azaltması

* Yara üzerinde oluşabilecek bakteri ,virüs ,mantar üzerinde anti-bakteriyel , anti-fungisit , antiviral etki gösterir.  Yara alanında pH dengelenmesini sağlar.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Salisilik asit’in, cilde faydaları nelerdir?

Salisilik Asit Nedir?

Cilt sağlığı ve güzelliğinde öne çıkan bu asit, bir beta hidroksi asiti olarak biliniyor. Yağda çözünebilen bu asit, gözeneklere nüfuz ederek, tıkanmış görünümü yok etmeye yardımcı oluyor. Ayrıca sahip olduğu antibakteriyel fonksiyonlarıyla da önemli bir yere sahip.

Salisilik Asit Nelerde Bulunur?

Bu mucizevi asit, sebze ve meyve gibi pek çok gıdada doğal olarak bulunur. Salisilik asit içeren yiyecekleri genel olarak listelemek gerekirse şöyle sıralayabiliriz;Sebzeler: Enginar, karnabahar, brokoli, yonca, salatalık, mısır, turp, patates, rezene, patlıcan, ıspanak, mantar, biber, konserve ürünler ve turşu gibi gıdalar…

Meyveler: Greyfurt, portakal, kivi, şeftali, karpuz, muz, kayısı, avokado, domates, ananas, erik, üzüm, çilek, böğürtlen, yaban mersini, nar, mango ve limon…

Diğer gıdalar: Fıstık, Antep fıstığı, susam tohumu, yer fıstığı, kabak çekirdeği gibi kuru yemişlerde ve çay, kahve ile meyve ve sebze sularında da bolca bulunmaktadır.

Dolayısı ile salisilik asiti gıdalardan da elde etmek mümkündür.

Cilt güzelliğinde öne çıkan salisik asitin, yukarıda saydığımız besinler özelinde hazırlanmış salisilik asit içeren kremler gibi cilt bakım ürünlerini de kullanabilirsin. Böylece güzellik etkisini ikiye katlaman da mümkün!

Salisilik Asid’in Cilde Faydaları

Salisilik asit faydaları saymakla bitmeyen bir asit. Ancak biz daha çok cilde olan faydalarını merak ettik ve araştırdık. İşte salisik asitin ciltteki mucizesi…
1.  Yağda ve suda kolayca çözünmesi sayesinde gözeneklere nüfuz eder. Gözenek görünümünü azaltmaya yardımcı olur. Arınmış bir cilde kavuşturur.2.  Gözenek görünümünü azalttığı için siyah nokta oluşumunu da önler.

3.  Peeling özelliği sayesinde ciltteki ölü hücreleri temizler.

4.  Cildin yağ dengesini sağlar.

5.  Sivilceler üzerinde de olumlu etkilere sahiptir. Sivilcelerin oluşumunu önler ve halihazırda çıkmış olan sivilcelerin de sönmesine yardımcı olur.

6.  Mükemmel bir cilt lekesi düşmanıdır. Düzenli kullanımda cilt lekelerinin geçmesini sağlar.

7.  Yine düzenli kullanımda harika bir kırışıklık önleyicidir. Gençlik hücrelerini canlandırması sayesinde, ince çizgi ve kırışıklıkların görünümünü azaltır.

8.  Son olarak saçlar için de oldukça faydalıdır. Salisilik asit içeren şampuanların kullanımı ile saç derisinde oluşan kepekler önlenmiş olur.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Nitrik asit nedir? Nerelerde kullanır?

Nitrik asit, halk arasında kezzap olarak anılan kuvvetli bir anorganik asittir. Tuzları nitrat olarak anıldığından, nitrat asidi olarak ta tanımlanmaktadır. HNO3 formülüyle gösterilen nitrik asidin % 100 lük olan durumuna mutlak nitrik asit, % 60-66 lık olan ve ticarette satışa sunulan durumuna adi nitrik asit yani halk arsındaki deyimiyle kezzap denir. % 69 luk orana kadar dumansız olan nitrik asit, bu yoğunluğun artmasıyla birlikte dumanlı hale gelir ve açık havada bile sis yapmaya başlar. Eski dönemlerde güherçileden elde edilen nitrik asit, bunun her yerde bulunmaması ve asidin patlayıcılarda kullanılması nedeniyle başka yollardan elde edilmeye başlanmıştır. Bu sanayide oldukça geniş azot endüstrisinin doğmasına neden olmuştur.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Renksiz olan saf nitrat asidi, 86 derecede kaynar. Kararsız bir bileşik olduğundan, oda sıcaklığında yavaş şekilde azot oksitlere dönüşür. Adi nitrik asit ise, azot dioksit içerdiğinden genellikle kahverengi renktedir. En kuvvetli asitlerden olan nitrat asidi, kuvvetli bir oksidasyon aracı olarak kullanılır: Bu etkiyle metalleri, tuzları ve serbest hidrojen oluşturur. Bazı metal ve ametallerle oksitleri oluşturur. Kloridrik asitle birleştiğinde, altını çözen tek karışım haline gelir.

Azot endüstrisinin kurulmasıyla sentetik olarak üretilen nitrik asit, günümüzde farklı yollarla elde edilebiliyor. Bazı ülkelerde amonyak endüstrisi gelişmişse, üretimde amonyak kullanılır. Amonyak katalizatörler üzerinden gaz halinde havayla geçirilirken, havadaki oksijenle birleşen amonyak azotu azot oksidi oluşturur. Azot oksit oksijen ve suyla birlikte nitrik aside dönüştürülür.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Norveç’te nitrik asit hava, azot ve oksijen karışımı olduğundan ve bu ülkede elektrik enerjisi oldukça ucuz olduğu için, bu gazlar elektrik enerjisiyle birleştirilmektedir. Bu yönteme Norveç metodu ya da Haber Ostwald metodu denmektedir. Bu yöntemde hava uygun bir akım kullanılarak, elektrik arkının oluşturduğu yüksek sıcaklık alanından geçirilir. Bu aşamada azotla oksijen birleşir ve azot oksit durumuna geçer. Soğuk alanda tekrar oksijen ve su birleşip nitrik asit meydana getirir.

Kullanım Alanları

  • Gübre üretiminde kullanılır.
  • Metal sanayisinde metallerin saflaştırılmasında kullanılır.
  • Metallerin dağlanması işlemi sırasında kullanılır.
  • Patlayıcı maddelerin üretiminde kullanılır.
  • PH indirgenmesi gereken su arıtması gibi yerlerde kullanılır.
  • Boya kimyasalları sektöründe kullanılır.
  • Dinamit üretiminde kullanılır.
  • Gümüş nitrat üretilmesi için kullanılır.
  • Elektro polisaj işlemlerinde kullanılmaktadır.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

Sipariş Hattı