Author: ozkancol

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Güneş yanıklığı zararları ve verim kaybı

Güneş yanıklığı zararı; yüksek sıcaklık, ışık ve radyasyon gibi çevresel etmenler sonucu mey-dana gelen, bunun sonucu olarak da meyve – sebze üretiminde verim ve kalite kayıplarına neden olan fizyolo- jik bir bozukluktur. Günümüz modern meyve yetiştiriciliğinde, meyve çeşidi ve yerel iklim koşullarına bağlı ola- rak, dünya genelinde her yıl %10 – % 50’lere varan ürün kaybı yaşanmakta- dır. Zararlanma sonucu, sebzelerde ve meyvelerde yanıklıklar ya da renk de- ğişimleri gözlenmektedir. Bunun sonucu olarak da, meyve kalitesinde gö- rülen bozukluklar nedeniyle, ürünlerin albenisi azalmakta, pazar değerinin düşmesi nedeniyle de büyük ekonomik zararlara sebep olmaktadır.

Litaratürde sunburn (güneş yanıklığı) olarak tanımlanan hasar sonucu, kütikü- la tabakası ve hücre duvarları incelmek- te, epidermal ve hipodermal hücrelerde sitoplazma zararı görülmektedir. Zarara neden olan 2 ana faktör, meyve üretim alanlarında yaşanan yüksek sıcaklık ve solar radyasyon sonucunda görülen oksidatif strestir.

Oksidatif Stres Nedir?

Oksidatif stres, hücrelere zarar veren ya da hücreleri öldüren reaktif oksijen türlerinin (ROS) ve kimyasal radikalle- rin, bitki hücrelerinde oluşması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Ozon, bu stresin en önemli etkenlerinden biridir. Atmosferin üst katmanlarında bulunan ozon, dünyamızı UV ışınlarının etkisin- den koruduğu için yararlı olsa da yer-yüzünün hemen üst katmanlarındaki ozon (son derece reaktif olduğundan) canlılar için oldukça zararlıdır. Oksidatif strese neden olan çevre koşulları arasın- da; kuraklık, sıcak, don ve UV radyasyon ile fotoinhibisyonu artıran yoğun ışık en başta gelmektedir.

Yüksek Sıcaklığa ve UV Radyasyona Maruz Kalan Bitki Dokularında Gerçekleşen Tepkimeler

Ortam sıcaklığı ve ultraviyole radyas- yon sonucu, bitki dokularında reaktif oksijen türleri (ROS) ve kimyasal radi- kaller oluşur. Bu radikaller, oksidasyon yoluyla hücre zarını parçalar ve dolayı- sıyla hücre ölümü gerçekleşir. Bitkiler oksitadif strese karşı, hücre zarının parçalanmasını önleyen reaktif oksijen

türleri ve kimyasal radikalleri yok eden antioksidanları (stres önleyici bileşikleri) sentezlemek suretiyle tepki gösterirler.

Bitkilerde bulunan en önemli antiok- sidanlar; Alfa (α) – tocopherol (vitamin E), Askorbik asit (vitamin C), karotenoid- ler ve fenolik bileşiklerdir. Bu bileşiklerin arasında, alfa (α) – tocopherol en etkili doğal antioksidandır. 1 molekül alfa (α)

– tocopherol, 220 radikal molekülü etki- siz hale getirir.

Alfa (α) – tocopherol’un en önemli görevi, yüksek hava sıcaklığı gibi çevre- sel stres koşullarında bile hücre zarının fonksiyonlarını stabil halde tutmaktır. Bu süreçte alfa (α) – tocopherol, as- korbik asit ile birlikte ortaklaşa çalışır. Bununla birlikte, askorbik asidin bitki hücrelerinde genellikle yetersiz kon- santrasyonlarda bulunmasından dolayı, alfa (α) – tocopherol anti oksidatif savunma reaksiyonunda belirleyici faktördür.

Güneş Yanıklığı Zararı Nasıl Meydana Gelir?

Zararlanma genellikle hava sıcaklı- ğının etkisinden çok, solar radyasyon kaynaklı gelişir. Örnek verilecek olursa, güneşe maruz kalan meyve kabuğu üzerindeki maksimum sıcaklık, ölçülen hava sıcaklığından her zaman 10 – 18

°C daha fazla olacaktır (Schrader et al 2003a).

Genel kaide olarak, meyvelerde güneş yanıklığı zararı, ortam sıcaklığı 30 °C ve meyve kabuk yüzeyi sıcaklığı 45 °C’nin üzerinde olduğu koşullarda

şekilde görülen güneş yanıklığı zararıdır. Yoğun güneş ışığına maruz kalmış bölümlerde, sarı, kahverengi veya koyu bronz lekeler şeklinde meyve kabuğu yüzeyinde gerçekleşir. Diğer taraftan, yaprakların aksine birçok meyve türü, kabuk yüzeyinden transpirasyon yoluyla oldukça sınırlı serinletme becerisine sahiptir.

Yükseklere çıkıldıkça her 1000 met re rakım artışında, solar radyasyonda

% 10 – 12 artış gözlemlenmektedir. Bu nedenle, dağlık alanlar tehlikeye en açık bölgelerdir. Buna ek olarak, solar radyasyonun atmosfer nemi yoluyla absor- be edilmesinden dolayı, kuru havalarda zarar riski daha yüksektir.

Bazı durumlarda güneş yanıklığı zararı, soğuk hava depolarında bekletilme süresinin sonuna kadar belirgin

Meyvelerde Görülen Güneş Yanıklığı Tipleri

a-       Güneş Yanıklığı Nekrozu

Meyve kabuğu yüzeyinde yüksek sı- caklık artışı sonucu ortaya çıkar. Nekroz- lar genellikle, direk güneş ışığına maruz kalan meyve kabuk yüzeyi sıcaklığının 10 dakika süresince 52 °C ± 1 °C’ye çık- masıyla oluşan, tipik kahverengi veya siyah keskin köşeli alanlar şeklindedir.

b-       Foto – oksidatif Güneş Yanıklığı

Daha çok solar radyasyonun etkisiyle oluşan zararlanmalardır. Genellikle gü- neş ışığına maruz kalan bölgeler önce açık beyaz renklenme göstermektedir ki bu da o bölgedeki kabuk hücrelerinin öldüğünün göstergesidir. Oluşan leke- ler birkaç gün içerisinde yavaş yavaş kahverengileşip, daha sonra kararacak ve nekrotik lezyonlara dönüşecektir. Fe- licetti ve Schrader (2008) belirtmişlerdir ki, bu tip güneş yanıklığı zararı , mey- velerin doğrudan güneş ışığına maruz kalması sonucu solar radyasyonun etki- siyle gerçekleşmektedir.

c-       Kahverengi Güneş Yanıklığı

Özellikle elmalarda yaygın kendini göstererek, birkaç gün içerisin- de zarar belirginleşir. Hücrelerde ölüm görülmez, başlangıç zararı tamamen yüzeyseldir. Asıl zararlanma kendini so- ğuk hava deposunda gösterir.

Güneş Yanıklığı Zararından Korunma Yöntemleri

Dünyanın birçok meyve üretim böl- gesinde her yıl meyve bahçeleri, güneş yanıklığı riski altındadır. Riski azaltmak adına üreticiler çeşitli yöntemlere baş- vurmaktadırlar.Bu yöntemlerden bazı- larına aşağıda değinilmiştir.

Kültürel Yöntemler

a-       Güneş yanıklığı riskine karşı, daya- nıklı çeşitlerin kullanımı.

b-       Su stresini engelleme amaçlı sulama programlarının uygulanması.

c-       En uygun taç şeklinin oluşturulması.

d-       Şiddetli yaz budamalarından kaçı- nılması.

e-       Meyve bloklarının arasındaki hava sirkülasyonunun iyileştirilmesi.

  1. Gölgeleme Ağı Kullanımı

Gölgeleme ağlarının son yıllarda gü- neşin zararlı etkisinden korunma ama- cıyla kullanımı yaygınlaşmıştır. Solar radyasyonun etkisini, % 20 civarında azaltmaktadır. Ortam sıcaklığını azalt- mada etkili olduğu söylenemez.

  1. Sprinkler Sistemlerinin Kullanımı

Kullanım amacı, ağaç tacı üzerinden püskürtme ya da sisleme şeklinde sula- ma yapılarak, günün en sıcak saatlerin- de güneşin yakıcı etkisini azaltmaktır.

  1. Organik veya İnorganik İçerikli Maddelerin Kullanımı

Güneş yanıklığı zararını önlemek amacıyla, kültürel yöntemlerin yanısıra, organik veya inorganik maddelerin kullanımı yaygınlaşmaktadır. Bu maddeleri ve etki mekanizmalarını şu şekilde özet- lemek mümkündür:

a-       Kil mineralleri, kalsiyum karbonat çözeltileri gibi maddeler: Fiziksel bir bariyer oluşturarak, güneş ışığını yansıtma prensibi ile çalışmaktadırlar.

b-       Bazı mumsu maddeler: Güneş ışığını yansıtma ve solar radyasyonu azaltma prensibi ile çalışmaktadırlar.

c-       Bazı organik bileşikler: Güneş ışığını yansıtma ve su kaybını önleme prensibi ile çalışmaktadırlar.

dmrsuren.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

TAVUKÇULUKTA HİJYEN VE SAĞLIK ÖNLEMLERİ

Özellikle son yıllarda ülkemizde tavukçuluk büyük bir gelişme göstererek bir endüstri haline
gelmiştir. Buna paralel olarak bir takım sorunlar ortaya çıkmıştır. Bu sorunları en aza
indirebilmek için sağlık ve hijyen koşullarının sağlanması büyük önem arz etmektedir.
Tavukçulukta amaç hastalığın kümese girişini önlemek ve sağlıklı sürüler yetiştirmektir.
Hastalık çıktıktan sonra yapılan tedavi çıkan bir yangının söndürülmesine benzetilebilir. Özet
olarak alınması gereken önlemleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
– Öncelikle kümes yapılacak yerlerin diğer tavukçuluk işletmelerinden, yerleşim alanlarından
ve ana yollardan mümkün olduğu kadar uzak olmasına dikkat edilmelidir.
– Kümesler yabani hayvanların ve kuşların girişini engelleyecek şekilde planlanmalı ve
kümesler arasında yeterli mesafe bırakılmalıdır. Çiftliğin etrafı yabani hayvan ve insan
girişini engelleyecek şekilde çevrilmen’, giriş ve çıkışlar kontrol altında tutulmalıdır.
– Kümesler kolay yıkanıp temizlenebilir malzemelerden yapılmalı içine konulacak ekipmanda
buna uygun olarak seçilmelidir. Kümeslerin temizlisi ve dezenfeksiyonu kısaca şöyle
yapılmalıdır.
– Kümesteki hayvanlar boşaldığı zaman temizliğe altlığın çıkarılmasıyla başlanır. Altlığın
etrafa yayılmadan mümkün olduğu kadar kümeslerden uzak bir yerde atılması sağlanmalıdır.
Kümes içindeki ekipman da dışarıya çıkarılarak yıkanıp dezenfekte edildikten sonra güneş
altında kurumaya bırakılmalıdır.
– Kümes ve ekipmanların eksiklikleri ve arızaları da temizlik esnasında onarılmalıdır.
– Kümes deterjanlı, dezenfektan katılmış bol su ile yıkandıktan sonra geniş spektrumlu bir dezenfektanla dezenfekte edilmeli kuruyunca da badana yapılmalıdır.
– Daha önce temizlenmiş ve dezenfekte edilmiş ekipmanlar da içeriye alınıp, güvenilir bir
yerden alınmış temiz talaş serildikten sonra kapı ve pencereler sıkıca kapatılarak fumigasyon
tarzı dezenfeksiyon uygulanmalı ve kümesler bu şekilde kapalı olarak muhafaza edilmelidir.


Kümes hayvanlar gelmeden önce havalandırmalıdır.
– Hayvanlar gelmeden en az 24 saat önce kümesin bütün hazırlıkları ve ısı durumu
düzenlenmiş olmalıdır.
– Kümeslere konulacak civcivler güvenilir ve sağlıklı damızlık-çı işletmelerden temin
edilmeli, kümeslere aynı yaşdaki hayvanlar
konulmalıdır.
– Kümes girişlerine dezenfektan ve kireç konulmalı, bakıcıların bunlara basmadan girişleri
önlenmelidir.
– Mümkünse her kümesin bakıcısı ayrı olmalı, kümeslerde giymeleri için özel ayakkabı ve
elbise verilmeli, kümes kıyafetleri ile dışarıda dolaşmaları engellenmelidir.
– Kümeslere yabancı kişi ve ziyaretçilerin girmesine engel olunmalı, eğer veteriner hekim,
ziraat mühendisi gibi teknik elemanların kümese girmesi gerekiıorsa onlarında yukarıdaki
hijyen kurallarına uyması sağlanmalıdır.
– Ölen hayvanlar kümeslerden uzakta açılan derin çukurlara gö-mülmeli, üzerlerine sönmemiş
kireç dökülmeli, en doşrusu yakılarak imha edilmelidir.
– Herhangi bir hastalık şüphesi durumunda derhal bölgedeki veteriner hekimlere başvurulmalı, bilinçsizce ilaç kullanılmamalıdır.
– Yemler güvenilir yem fabrikalarından alınmalı, boşalan çuvallar ve eski viyoller tekrar
kullanılmamalıdır.
– Yeni alınan malzemeler dezenfekte edilmeden kümese sokulmamalıdır.
– Kümeslere normalden fazla hayvan konulmamalıdır. Aksi halde gagalama, tüy çekme ve
diğer stres problemlerinin ortaya çıkacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.
– Tavuklara verilecek su; temiz, renksiz, kokusuz, tortusuz, zararlı maddeler ve mikroplardan
arındırılmış olmalıdır. Sudaki bak-teriyal veya kimyasal kirlilik, bazı maddelerin fazlalığı,
büyümede yavaşlama, canlı ağırlık kayıbı, verim düşüklüğü, ishal ve ölümler halinde ortaya
çıkar. Bunu için işletmede kullanılan su sık sık, hiç değilse 6 ayda bir bakteriyolojik ve
kimyasal yönden incelettirilme-lidir.
– Kümeslerdeki suluklar gün aşın yıkanmalı, depolar altı ayda bir temizlenip dezenfekte
edilmelidir.
– Kümeslerde etkin bir şekilde fare vb. zararlılarla mücadele yapılmalıdır.- Tavukçulukta hastalıklardan korunmanın diğer bir yolu da aşılamadır. Aşılama programı
planlanırken bölgedeki veteriner hekime danışılmalı ve bu programa titizlikle uyulmalıdır.
– Aşılarla hastalıkların kontrolünde başarı, bazı temel faktörlere bağlıdır. Hastalıklardan
korunma amacıyla uygulanan aşılar, mutlaka sağlıklı sürülere ve uygun yaşlarda tatbik
edilmelidir. Aşılar sıcaklık ve güneş ışınlarından korunmalı, buzdolabında saklanmalıdır.
Günü geçmiş aşılar kullanılmamalı, her hayvanın normal dozda aşı olmasına özen
gösterilmelidir. Pek çok aşı zayıflatılmış hastalık etkenlerinden oluştuğu için aşılama işlemi
bittikten sonra bütün aşı şişeleri imha edilmelidir. Aşılamalar içme suyuna katılarak
uygulanıyorsa içme suyunun klor ve dezenfektan maddeler içermemesi gereklidir.

dmrsuren.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

BİTKİLERDE MANGAN EKSİKLİĞİ ve BELİRTİLERİ

 

Toprakta bulunan mangan bileşikleri ile toprak pH’i arasında yakın bir ilişki vardır. Asit topraklarda mangan bileşiklerinin çözünürlüğü nedeniyle mangan alınabilirliği oldukça yüksektir.  Buna karşılık, pH’i yüksek topraklarda mangan alınabilirliği düşüktür. pH’ ın bir birim yükselmesi ile çözünen Mn+2 iyonumiktarı 100 kez azalmaktadır. Bu nedenle de pH’i yüksek olan topraklarda yetiştirilen bitkilerde mangan noksanlığı sık görülür.

 

Bitkilerde mangan noksanlığı çoğu kez kireçli, pH’i yüksek topraklar üzerinde yetiştirilen bitkilerde görülür. Böyle durumlarda toprağa mangan sülfat gibi tuzlar vermek genellikle yarar sağlamaz. Çünkü toprağa verilen Mn+2 kısa sürede yükseltgenir ve alınamaz hale geçer. Bu gibi topraklara eğer mangan gübresi verilecekse, serpme yerine, banda uygulama tercih edilmelidir. Zira böylece Mn+2’nin oksitlenmesi azaltılır veya geciktirilir. Manganlı gübrelerin yaprağa uygulanmaları mümkündür. Manganlı gübre olarak kullanılmak üzere çeşitli Mn-şelatlar üretilmektedir. Ancak şelatlanmış Mn kolayca diğer bazı katyonlar tarafından yerinden çıkarılabilmektedir. Bu  nedenle Mn-şelatların da toprağa verilmeleri pek yararlı olmamaktadır. Yaprak gübrelemelerinde % 1’lik MnSOç çözeltisi veya dekara 10-50 gr Mn hesabıyla şelatlı gübreler kullanılabilir. Manganın bitkide hareket kabiliyeti iyi olmadığından, yaprak uygulamaları genellikle iki, üç kere tekrarlanmalıdır.

 

Bitkilerin Mn kapsamları çoğunlukla 20– 400 ppm arasında bulunmaktadır. Bununla birlikte birçok bitkide yapraklarda 20-25 ppm ve üzerinde Mn bulunması bitki için yeterli olmaktadır.

 

Bitkide hücre organelleri içerisinde mangan noksanlığına karşı en duyarlı olan organeller kloroplastlardır. Mangan noksanlığında kloroplast oluşumu bozulur. Mangan noksanlığı çeken bitkilerde hücreler küçülür, hücre duvarı hâkim duruma geçer.

 

Mangan noksanlığına ait simptomlar magnezyum noksanlığına benzer. Yapraklarda damarlar arasında sararma görülür. Ancak magnezyum noksanlığında simptomlar önce yaşlı yapraklarda görülmesine karşılık, mangan noksanlığı genç yapraklarda görülür. Dikotiledon bitkilerde mangan noksanlığında damarlar arası kloroza ilave olarak, yapraklarda sarı noktalar halinde lekeler oluşur. Monokotiledon bitkilerde, özellikle yulafta yaprakların alt bölümlerinde yeşilimsi gri benekler ve çizgiler oluşur.

 

Yulafta sık görülen mangan noksanlığının bu belirtisine gri benek hastalığı adı verilmektedir. Noksanlıktan etkilenen bitkinin turgoru bozulur ve hastalığın ileri aşamasında yapraklar orta kısımlarından kırılarak üst bölümleri aşağı sarkar. Buğday ve arpa bitkilerinde noksanlık simptomları da yulaftakine benzer, ancak daha az belirgin haldedir.

 

Mangan noksanlığının görülme sıklığı ve şiddeti mevsimsel koşullara da bağlıdır. Noksanlık genellikle soğuk ve yağışlı mevsimlerde şiddetli görülmektedir. Bu koşullarda kökün metabolik aktivitesi düşmekte ve mangan alımı azalmaktadır.

 

Mangan noksanlığı, Yaşlı yapraklarda sararmaya neden olur. Ancak sürgünlerdeki genç yapraklar yeşil kalır. Uç sürgünlerin büyümeleri bittiğinde, noksanlık görülebilir. Mangan noksanlığı, genç yapraklarda görülmeyişi ile demir noksanlığından veya damar aralarında nekrozlara neden olmayışı ile de magnezyum noksanlığından ayrılabilir.

 

Mangan noksanlığına en duyarlı sebzeler, fasulye, soğan, bezelye, salatalık, domates; en az duyarlı sebze pırasa olup diğer sebzeler orta derecede duyarlıdırlar.

 

Tarla bitkileri ve meyvelerden mangan noksanlığına özellikle duyarla olanlar yulaf, bezelye, şeker pancarı, patates, pamuk, yer fıstığı, elma, kiraz ve turunçgillerdir.

 

Turunçgillerde mangan noksanlığı sık görülür. Esasen kireçli topraklarda elma, armut, kiraz, erik gibi meyve ağaçlarında da mangan noksanlığına oldukça sık rastlanır. Özellikle uzun süren kurak dönemlerden ve uzun süren yağışlı havalardan sonra mangan noksanlıkları ortaya çıkabilmektedir.
Meyve ağaçlarında mangan noksanlığı simptomları birbirlerine benzerlik gösterir. Hafif ve orta derecede noksanlık halinde, genç yapraklarda, damar aralarında hafif renk açılması ortaya Bu renk açılması oldukça hafif olup, ancak, yaprak ışığa tutulduğunda görülebilir derecededir. Noksanlığının daha şiddetli olması halinde renk açılması artar ve yaprak ağ görüntüsü alır. Daha sonraki aşamada, için yaprak yüzeyini beyazımsı sarı renkli noktalar kaplar.
Asmada mangan noksanlığında, yaprak yüzeyinde uniform bir sararma olur. Yapraklar normalden ve açık yeşil renklidirler. Zamanla çok sayıda, küçük nekrotik lekeler ortaya çıkar sonunda sarı bölgeler kahverengine döner ve yaprak ölür.
Taş çekirdekli meyvelerden şeftali, kaysı ve erik ağaçlarına göre daha çok mangana ihtiyaç gösterir. Meyve ağaçlarında mangan noksanlığı simptomları, kolaylıkla, demir noksanlığı ile karıştırılabilir. Yaprak analizleri doğru teşhis için önemli bir araçtır. 25 – 30 ppm az Mn bulunursa, mangan noksanlığı muhtemeldir. 20 ppm’den düşük Mn ise kesin noksanlığa işaret eder.
Kirazda mangan noksanlığında, Yaşlı yapraklarda sararmaya neden olur. Ancak sürgünlerin ucundaki genç yapraklar yeşil kalır. Uç sürgünlerin büyümeleri bittiğinde bu noksanlık gözlemlenebilir. Mangan noksanlığı, genç yapraklarda görülmeyişi ile demir noksanlığından, damar aralarında nekrozlara neden olmayışı ile de magnezyum noksanlığından ayrılabilir.
Şeker pancarı ve yemlik pancarda mangan noksanlığında, genç yapraklar açık, parlak yeşil renkli olurlar. Yaşlı yapraklarda ağ şeklinde veya noktalar halinde klorotik lezyonlar oluşur. Özellikle yaşlı yapraklarda damarlar koyu yeşil renklerini korurlar. Yapraklar kenarlardan içe doğru kıvrıktırlar. Şeker pancarı tarafından alınan mangan miktarı çok azdır ve pek çok toprakta yeterli miktarda alınabilir mangan bulunur. Bu nedenle, mangan eksikliği sık oluşmaz. Fakat mangan eksikliği görülebilir. Örneğin, toprak pH’ının yüksek olmasından dolayı bitki çözünmemiş durumdaki manganı, kuraklık görülüyorsa veya toprak organik maddece zenginse ( fazla miktarda organik gübrelemeden sonra veya çayır alanlar yeni sürülmüşse ) mangan eksikliği görülebilir. Mangan eksikliği ileri durumda ise şeker verimi % 30’a kadar düşebilir. Belirtilerin ilerlemesi, yapraktan Golden mangan uygulanarak önlenebilir. Bu, yalnızca mangan eksikliğinden dolayı oluşacak verim düşümünü önlemekle, kalmaz aynı zamanda diğer yetersizliklerin ve çıkış sonrası kullanılan herbisitlerin olumsuz etkilerini de önler. Yetersizlik, ağır topraklarda veya pH 6,0’nın altındaki hafif asidik topraklarda görülmez, fakat toprak fazla asidik ise
( pH 5,0’in altında ) mangan zehirlenmesi görülebilir. Yaprakların açık yeşil olması ve gelişmesinin yavaşlaması, azot eksikliği belirtilerine benzer.
Patateste mangan noksanlığında en genç yapraklar açık renkli ve solgun görünümdedirler. Genç yaprakların damar aralarında renk açılarak kloroz çıkar ve hemen arkasından çok sayıda kahverengi noktalar şeklinde lekeler çıkar. Lekeler daha çok ana damar çevresinde toplanırlar ve yaprak sapına doğru iyice sayıları artar. Bitki bodur kalır.
Mısırda mangan noksanlığında, genç ve yaşlı yapraklarda, yaprakların orta kısımlarında sarımsı yeşil çizgiler oluşur. Benzer kloroz demir noksanlığında da görülmekle beraber, demirde bu simptomlar başlangıçta sadece genç yapraklardır. Mangan noksanlığının şiddetli olması durumunda sarı renkli çizgiler nekrotik bir hal alır ve iyice beyaza döner. Genç yapraklar çıkarken genelde beyaz soluk yeşildirler. Noksanlık hafif olsa dahi ürün miktarında azalma kaçınılmazdır.
Çeltikte mangan noksanlığında, bitkisinde daha çok genç yapraklarda, damarlar arasında sarı ve açık yeşil çizgiler oluşur. Yaşlı yapraklar da sarımsı yeşil renktedirler. Çizgiler yaprak ucundan başlayarak damarlara paralel olarak orta kısımlara doğru yayılır. Daha sonra koyu kahve renkli, nekrotik lekeler oluşur. Yeni çıkan yapraklar kısa, dar ve açık yeşil renkli olurlar ve hızlı bir şekilde nekroz geliştirirler. Kardeşlenme çok zayıftır veya hiç yoktur. Kök gelişmesi gerilemiştir. Tane oluşumu ise ya yoktur veya çok azdır.
Çilekte mangan noksanlığında, bitkisinde yapraklarda damarlar ve yaprak kenarları koyu yeşil renkli görünürler. Aralarda renk donuk sarımsı yeşildir. Menekşe ve kahve renkli noktalar olu, noktalar yaprak kenarlarına doğru daha yoğundur. Simptomlar orta yapraklarda kendini gösterir.
Domates bitkisi de mangan noksanlığına oldukça duyarlı bir bitkidir. Noksanlık kendini yapraklarda ince damarlar arasında renk açılması şeklinde belli eder. En ince damarlar dahil, yeşil damarlar arasında, damarlarla çevrelenmiş açık renkli adacıklar halinde bir görüntü oluşur. Oldukça tipiktir. Daha sonra hücrelerin ölmesi neticesinde yaz lekeler kahverengine döner. Yaprak saplan ve gövde üzerinde de kahve ve siya kahve renkli nekrotik lekeler oluşur. Noksanlık sürerse büyüme noktaları ölür. Noksanlık şiddetli ise çiçek ve meyve azalır. Meyvede şeker ve C vitamini kapsamı düşük olur.
Hıyar bitkisi mangan noksanlığına çok duyarlıdır. Noksanlık yapraklarda ağ şeklinde yeşilimsi sarı veya tamamen sarı kloroz şeklinde görülür. Başlangıçta en ince damarlar dahi yeşil renklerini korurlar. Sonraları ana damarlar dışında renk sarı ve sarımsı beyaza döner. Kahve renkli lekeler oluşur. Uç yapraklar neredeyse tamamen beyaz olurlar. Büyüme geriler ve yeni çıkan yapraklar küçük kalırlar.
Marulda mangan noksanlığında, noksanlık tüm bitkide rengin sarıya çalan yeşil veya belirgin sarı görüntü almasına neden olur. Öncelikle yaşlı yapraklarda damarlar arasında renk açılır. Kahverengi noktalar şeklinde nekrozlar oluşur. Bu lekeler özellikle yaşlı yapraklarda yaprak kenarlarında kendini gösterir. Antosiyan içeren çeşitlerde kırmızımsı renk görülür.
Fasulye çeşitlerinde mangan noksanlığında, genç yapraklarda damarlar arasında benekli ağ şeklinde kloroz görülür ve aynı anda yaprak kenarlarında noktalar halinde nekrozlar oluşur. Noksanlığın şiddetli olması durumunda, nokta çeklindeki bu nekrozlar birleşerek geniş lekeler oluştururlar. Yaprak kenarları kıvrılır ve kurur. Eğer noksanlık uzun ire şiddetli şekilde devam ederse yaşlı yapraklarda da damarlar arası sararma olur ve yapraklar ölür. Tane oluşumu yok gibidir, olan tanelerin üzerinde de kahve – siyah renkli lekeler mevcuttur.
Çiçekli süs bitkilerinde mangan noksanlığı, diğer bitkilerde tarif edilenlere benzer simptomlara neden olur. Ancak yaprağın ve damarların, şekline göre bazı değişiklikler olur
by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Bitkilerde Mangan eksikliği ve belirtileri

BİTKİLERDE MANGAN EKSİKLİĞİ ve BELİRTİLERİ

 

Toprakta bulunan mangan bileşikleri ile toprak pH’i arasında yakın bir ilişki vardır. Asit topraklarda mangan bileşiklerinin çözünürlüğü nedeniyle mangan alınabilirliği oldukça yüksektir.  Buna karşılık, pH’i yüksek topraklarda mangan alınabilirliği düşüktür. pH’ ın bir birim yükselmesi ile çözünen Mn+2 iyonumiktarı 100 kez azalmaktadır. Bu nedenle de pH’i yüksek olan topraklarda yetiştirilen bitkilerde mangan noksanlığı sık görülür.

 

Bitkilerde mangan noksanlığı çoğu kez kireçli, pH’i yüksek topraklar üzerinde yetiştirilen bitkilerde görülür. Böyle durumlarda toprağa mangan sülfat gibi tuzlar vermek genellikle yarar sağlamaz. Çünkü toprağa verilen Mn+2 kısa sürede yükseltgenir ve alınamaz hale geçer. Bu gibi topraklara eğer mangan gübresi verilecekse, serpme yerine, banda uygulama tercih edilmelidir. Zira böylece Mn+2’nin oksitlenmesi azaltılır veya geciktirilir. Manganlı gübrelerin yaprağa uygulanmaları mümkündür. Manganlı gübre olarak kullanılmak üzere çeşitli Mn-şelatlar üretilmektedir. Ancak şelatlanmış Mn kolayca diğer bazı katyonlar tarafından yerinden çıkarılabilmektedir. Bu  nedenle Mn-şelatların da toprağa verilmeleri pek yararlı olmamaktadır. Yaprak gübrelemelerinde % 1’lik MnSOç çözeltisi veya dekara 10-50 gr Mn hesabıyla şelatlı gübreler kullanılabilir. Manganın bitkide hareket kabiliyeti iyi olmadığından, yaprak uygulamaları genellikle iki, üç kere tekrarlanmalıdır.

 

Bitkilerin Mn kapsamları çoğunlukla 20– 400 ppm arasında bulunmaktadır. Bununla birlikte birçok bitkide yapraklarda 20-25 ppm ve üzerinde Mn bulunması bitki için yeterli olmaktadır.

 

Bitkide hücre organelleri içerisinde mangan noksanlığına karşı en duyarlı olan organeller kloroplastlardır. Mangan noksanlığında kloroplast oluşumu bozulur. Mangan noksanlığı çeken bitkilerde hücreler küçülür, hücre duvarı hâkim duruma geçer.

 

Mangan noksanlığına ait simptomlar magnezyum noksanlığına benzer. Yapraklarda damarlar arasında sararma görülür. Ancak magnezyum noksanlığında simptomlar önce yaşlı yapraklarda görülmesine karşılık, mangan noksanlığı genç yapraklarda görülür. Dikotiledon bitkilerde mangan noksanlığında damarlar arası kloroza ilave olarak, yapraklarda sarı noktalar halinde lekeler oluşur. Monokotiledon bitkilerde, özellikle yulafta yaprakların alt bölümlerinde yeşilimsi gri benekler ve çizgiler oluşur.

 

Yulafta sık görülen mangan noksanlığının bu belirtisine gri benek hastalığı adı verilmektedir. Noksanlıktan etkilenen bitkinin turgoru bozulur ve hastalığın ileri aşamasında yapraklar orta kısımlarından kırılarak üst bölümleri aşağı sarkar. Buğday ve arpa bitkilerinde noksanlık simptomları da yulaftakine benzer, ancak daha az belirgin haldedir.

 

Mangan noksanlığının görülme sıklığı ve şiddeti mevsimsel koşullara da bağlıdır. Noksanlık genellikle soğuk ve yağışlı mevsimlerde şiddetli görülmektedir. Bu koşullarda kökün metabolik aktivitesi düşmekte ve mangan alımı azalmaktadır.

 

Mangan noksanlığı, Yaşlı yapraklarda sararmaya neden olur. Ancak sürgünlerdeki genç yapraklar yeşil kalır. Uç sürgünlerin büyümeleri bittiğinde, noksanlık görülebilir. Mangan noksanlığı, genç yapraklarda görülmeyişi ile demir noksanlığından veya damar aralarında nekrozlara neden olmayışı ile de magnezyum noksanlığından ayrılabilir.

 

Mangan noksanlığına en duyarlı sebzeler, fasulye, soğan, bezelye, salatalık, domates; en az duyarlı sebze pırasa olup diğer sebzeler orta derecede duyarlıdırlar.

 

Tarla bitkileri ve meyvelerden mangan noksanlığına özellikle duyarla olanlar yulaf, bezelye, şeker pancarı, patates, pamuk, yer fıstığı, elma, kiraz ve turunçgillerdir.

 

Turunçgillerde mangan noksanlığı sık görülür. Esasen kireçli topraklarda elma, armut, kiraz, erik gibi meyve ağaçlarında da mangan noksanlığına oldukça sık rastlanır. Özellikle uzun süren kurak dönemlerden ve uzun süren yağışlı havalardan sonra mangan noksanlıkları ortaya çıkabilmektedir.
Meyve ağaçlarında mangan noksanlığı simptomları birbirlerine benzerlik gösterir. Hafif ve orta derecede noksanlık halinde, genç yapraklarda, damar aralarında hafif renk açılması ortaya Bu renk açılması oldukça hafif olup, ancak, yaprak ışığa tutulduğunda görülebilir derecededir. Noksanlığının daha şiddetli olması halinde renk açılması artar ve yaprak ağ görüntüsü alır. Daha sonraki aşamada, için yaprak yüzeyini beyazımsı sarı renkli noktalar kaplar.
Asmada mangan noksanlığında, yaprak yüzeyinde uniform bir sararma olur. Yapraklar normalden ve açık yeşil renklidirler. Zamanla çok sayıda, küçük nekrotik lekeler ortaya çıkar sonunda sarı bölgeler kahverengine döner ve yaprak ölür.
Taş çekirdekli meyvelerden şeftali, kaysı ve erik ağaçlarına göre daha çok mangana ihtiyaç gösterir. Meyve ağaçlarında mangan noksanlığı simptomları, kolaylıkla, demir noksanlığı ile karıştırılabilir. Yaprak analizleri doğru teşhis için önemli bir araçtır. 25 – 30 ppm az Mn bulunursa, mangan noksanlığı muhtemeldir. 20 ppm’den düşük Mn ise kesin noksanlığa işaret eder.
Kirazda mangan noksanlığında, Yaşlı yapraklarda sararmaya neden olur. Ancak sürgünlerin ucundaki genç yapraklar yeşil kalır. Uç sürgünlerin büyümeleri bittiğinde bu noksanlık gözlemlenebilir. Mangan noksanlığı, genç yapraklarda görülmeyişi ile demir noksanlığından, damar aralarında nekrozlara neden olmayışı ile de magnezyum noksanlığından ayrılabilir.
Şeker pancarı ve yemlik pancarda mangan noksanlığında, genç yapraklar açık, parlak yeşil renkli olurlar. Yaşlı yapraklarda ağ şeklinde veya noktalar halinde klorotik lezyonlar oluşur. Özellikle yaşlı yapraklarda damarlar koyu yeşil renklerini korurlar. Yapraklar kenarlardan içe doğru kıvrıktırlar. Şeker pancarı tarafından alınan mangan miktarı çok azdır ve pek çok toprakta yeterli miktarda alınabilir mangan bulunur. Bu nedenle, mangan eksikliği sık oluşmaz. Fakat mangan eksikliği görülebilir. Örneğin, toprak pH’ının yüksek olmasından dolayı bitki çözünmemiş durumdaki manganı, kuraklık görülüyorsa veya toprak organik maddece zenginse ( fazla miktarda organik gübrelemeden sonra veya çayır alanlar yeni sürülmüşse ) mangan eksikliği görülebilir. Mangan eksikliği ileri durumda ise şeker verimi % 30’a kadar düşebilir. Belirtilerin ilerlemesi, yapraktan Golden mangan uygulanarak önlenebilir. Bu, yalnızca mangan eksikliğinden dolayı oluşacak verim düşümünü önlemekle, kalmaz aynı zamanda diğer yetersizliklerin ve çıkış sonrası kullanılan herbisitlerin olumsuz etkilerini de önler. Yetersizlik, ağır topraklarda veya pH 6,0’nın altındaki hafif asidik topraklarda görülmez, fakat toprak fazla asidik ise
( pH 5,0’in altında ) mangan zehirlenmesi görülebilir. Yaprakların açık yeşil olması ve gelişmesinin yavaşlaması, azot eksikliği belirtilerine benzer.
Patateste mangan noksanlığında en genç yapraklar açık renkli ve solgun görünümdedirler. Genç yaprakların damar aralarında renk açılarak kloroz çıkar ve hemen arkasından çok sayıda kahverengi noktalar şeklinde lekeler çıkar. Lekeler daha çok ana damar çevresinde toplanırlar ve yaprak sapına doğru iyice sayıları artar. Bitki bodur kalır.
Mısırda mangan noksanlığında, genç ve yaşlı yapraklarda, yaprakların orta kısımlarında sarımsı yeşil çizgiler oluşur. Benzer kloroz demir noksanlığında da görülmekle beraber, demirde bu simptomlar başlangıçta sadece genç yapraklardır. Mangan noksanlığının şiddetli olması durumunda sarı renkli çizgiler nekrotik bir hal alır ve iyice beyaza döner. Genç yapraklar çıkarken genelde beyaz soluk yeşildirler. Noksanlık hafif olsa dahi ürün miktarında azalma kaçınılmazdır.
Çeltikte mangan noksanlığında, bitkisinde daha çok genç yapraklarda, damarlar arasında sarı ve açık yeşil çizgiler oluşur. Yaşlı yapraklar da sarımsı yeşil renktedirler. Çizgiler yaprak ucundan başlayarak damarlara paralel olarak orta kısımlara doğru yayılır. Daha sonra koyu kahve renkli, nekrotik lekeler oluşur. Yeni çıkan yapraklar kısa, dar ve açık yeşil renkli olurlar ve hızlı bir şekilde nekroz geliştirirler. Kardeşlenme çok zayıftır veya hiç yoktur. Kök gelişmesi gerilemiştir. Tane oluşumu ise ya yoktur veya çok azdır.
Çilekte mangan noksanlığında, bitkisinde yapraklarda damarlar ve yaprak kenarları koyu yeşil renkli görünürler. Aralarda renk donuk sarımsı yeşildir. Menekşe ve kahve renkli noktalar olu, noktalar yaprak kenarlarına doğru daha yoğundur. Simptomlar orta yapraklarda kendini gösterir.
Domates bitkisi de mangan noksanlığına oldukça duyarlı bir bitkidir. Noksanlık kendini yapraklarda ince damarlar arasında renk açılması şeklinde belli eder. En ince damarlar dahil, yeşil damarlar arasında, damarlarla çevrelenmiş açık renkli adacıklar halinde bir görüntü oluşur. Oldukça tipiktir. Daha sonra hücrelerin ölmesi neticesinde yaz lekeler kahverengine döner. Yaprak saplan ve gövde üzerinde de kahve ve siya kahve renkli nekrotik lekeler oluşur. Noksanlık sürerse büyüme noktaları ölür. Noksanlık şiddetli ise çiçek ve meyve azalır. Meyvede şeker ve C vitamini kapsamı düşük olur.
Hıyar bitkisi mangan noksanlığına çok duyarlıdır. Noksanlık yapraklarda ağ şeklinde yeşilimsi sarı veya tamamen sarı kloroz şeklinde görülür. Başlangıçta en ince damarlar dahi yeşil renklerini korurlar. Sonraları ana damarlar dışında renk sarı ve sarımsı beyaza döner. Kahve renkli lekeler oluşur. Uç yapraklar neredeyse tamamen beyaz olurlar. Büyüme geriler ve yeni çıkan yapraklar küçük kalırlar.
Marulda mangan noksanlığında, noksanlık tüm bitkide rengin sarıya çalan yeşil veya belirgin sarı görüntü almasına neden olur. Öncelikle yaşlı yapraklarda damarlar arasında renk açılır. Kahverengi noktalar şeklinde nekrozlar oluşur. Bu lekeler özellikle yaşlı yapraklarda yaprak kenarlarında kendini gösterir. Antosiyan içeren çeşitlerde kırmızımsı renk görülür.
Fasulye çeşitlerinde mangan noksanlığında, genç yapraklarda damarlar arasında benekli ağ şeklinde kloroz görülür ve aynı anda yaprak kenarlarında noktalar halinde nekrozlar oluşur. Noksanlığın şiddetli olması durumunda, nokta çeklindeki bu nekrozlar birleşerek geniş lekeler oluştururlar. Yaprak kenarları kıvrılır ve kurur. Eğer noksanlık uzun ire şiddetli şekilde devam ederse yaşlı yapraklarda da damarlar arası sararma olur ve yapraklar ölür. Tane oluşumu yok gibidir, olan tanelerin üzerinde de kahve – siyah renkli lekeler mevcuttur.
Çiçekli süs bitkilerinde mangan noksanlığı, diğer bitkilerde tarif edilenlere benzer simptomlara neden olur. Ancak yaprağın ve damarların, şekline göre bazı değişiklikler olur
Sipariş Hattı