kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Dolomit Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Kalsiyum ve Magnezyumun çift karbonat bileşiği olan Dolomit’in kimyasal formülü  CaMg(CO3)2  olup, dolomitin  kalsitten ayrı özellikte bir mineral olduğu ilk kez Fransız Jeolog  Deodat de Dolomieu tarafından belirlenmiş ve 1791 yılında Count Dolomien tarafından isimlendirilmiştir. Kimyasal olarak teorik bileşimi aşağıdaki şekildedir:

CaCO3  : % 54.35
CaO  : % 30.4
MgCO3 : % 45.65
MgO : % 21.7
CO2 : % 47.9

Dolomit, kireçtaşlarından CaO ‘in yerini kısmen veya tamamen MgO ‘in alması ile oluşmaktadır. Bu yüzden bileşimi açısından kireçtaşları ile ilişkisi olup, yanalda ve düşeyde daima kireçtaşları ile geçişlidir. Bünyedeki kalsit ve dolomit oranlarına göre bazı araştırmacılar tarafından teorik bileşim baz alınarak şu şekilde sınıflandırılmaktadır; Teorik % CaCO3 + % 10 ve fazlası  CaCO3

Kalsitik  Dolomit

 

  • MgCO3 % 5-10      Magnezyumlu Kireç Taşı
  • MgCO3< % 5         Kireç Taşı

 

Ticari olarak dolomite çeşitli ısı değerlerinde işlemler uygulanabilir. Kalsinasyon işlemi uygulanmamış dolomite “ham dolomit”, 1100 oC’de ısıl işleme tutulmuş dolomite “Kalsine dolomit”, 1650 oC ile 2100 oC arasında ısıl işleme tabi tutulmuş dolomite ise “sinter dolomit (Dead Burned Dolomite)” denir. Prensip olarak karbonatlı kayaçlardan kireçtaşı ve dolomit, endüstride kullanılan en önemli kayaçlardır. Kireçtaşı, çoğunlukla CaCO3 içeren sedimanter bir kayaçtır. Dolomit ise CaCO3 ve MgCO3 içeren kayaçlardır. Aragonit ( CaCO3)  kalsitle aynı kimyasal özelliğe sahip olmasına rağmen kristal yapısı bakımından farklıdır. Aragonit, kalsitin zaman içerisinde altere olması ile oluşmuş metastabil bir mineraldir. Diğer karbonatlı mineraller siderit (FeCO3), ankerit (Ca2MgFe(CO3)) ve magnezit (MgCO3) ‘dır. Magnezit genellikle kireçtaşı ve dolomitle beraber bulunur ancak az miktarda bütünün içinde yer almaktadır. Benzer özellikleri sebebiyle, karbonatlı mineralleri bir diğerinden ayırt etmek pek kolay olmamaktadır. Özgül ağırlık, renk, kristal formu ve diğer fiziksel özellikleri, kayacın monomineralik olması koşuluyla, tanımlamalarda yardımcı olmaktadır. Seyreltilmiş hidroklorik asit çözeltisinde farklı minerallerin çözünme hızları, bu tür minerallerin arazide tanınmaları için yararlı bir yöntem olarak bilinmektedir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA

Kalsit, seyreltilmiş HCI çözeltisinde dolomitten çok daha fazla çözünmektedir. Böylece eğer taze bir yüzey üzerinde bu yöntem denenecek olursa, dolomitin bulunduğu yüzeye el lensi ile bakıldığında çeşitli rölyefler görülecektir. Diğer bir teknik boyama tekniğidir bu teknik aslında aragonit-kalsit ve dolomit yönünde azalan çözünme farklılığı esasına dayanmaktadır. Ancak bu yöntemin arazide kullanılması oldukça zordur, genellikle laboratuar ortamında kullanılmaktadır. X-Ray difraktometre teknikleri esas olarak iri boyutlu numunelerin karbonat mineralojisinin laboratuvar ortamında belirlenmesi için kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemde kayaç içerisindeki kalsit dolomit oranı veya bu minerallerin yüzde değerleri bilinen bir standarda göre kıyaslanarak bulunabilir. Binoküler mikroskop kullanılarak yapılan ince kesit analizleri de bu karbonatlı kayaçların tanınmalarında yardımcı olmaktadır. Kalsit, dolomit ve ankerit’in ince kesitlerde boyama işlemi yapılmadan tanınmaları oldukça zordur. Bu tanımlamalar sırasında, karbonat taneciklerinin tipi, dokusu ve yapıları araştırılmaktadır. Tanımlamalarda kullanılan  en önemli unsurlardan birisi de fosil ve fosil izleridir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Diğer önemli bir ayırt edici özellik de renktir. Renk minerallerin kabaca saflığı hakkında fikir sahibi olunmasına yardımcı olur. Ancak, bunun yanıltıcı da olabileceği unutulmamalıdır. Karbonat dışı mineralin küçük bir miktarı, renk değişiminin olması için yeterli olmaktadır. En meşhur yapı taşlarından, Hindistan kireçtaşı % 0.2 ‘den daha az Fe2O3 içermekte ve bu içerik, malzemeye kahverengi ve sarımsı kahverengi bir renk vermektedir. Keza, Carthage Mermeri  ise kahverengi ve fosilli bir malzeme olup, % 0.2 daha az demir ve alüminyum oksit içermektedir. Çok yüksek saflıktaki kireçtaşları, hafif kahverengi ile kül renginden beyaza uzanan bir renk içermektedir. Yeşil ve kül rengi gibi renkler içeren kireçtaşları genellikle, demir oksit veya karbonlu materyal içerdiğinin göstergesi olarak algılanmaktadır. Oksidasyon durumu arttıkça, renkler yeşile, kahverengiye ve kırmızıya doğru değişmektedir. Renk referans kartı, kayaç tanımlamalarında önemli katkı sağlayabilmektedir. Karbonatlı kayaçlardaki değişik miktarda ve tipte bulunan safsızlıklar, eğer söz konusu kayaçların yararlılık derecesini etkiliyorlarsa ekonomik  açıdan  önemli olmaktadırlar. Her safsızlık ile ilgili olarak en önemli iki soru vardır. Bunlar; ne kadar bulunur ve dağılımı nasıldır? sorularıdır. Bu safsızlıkların dikkate değer bir miktarı, kayaç içinde dissemine dağılımı ise bazı kullanım alanları için sorun olabilmektedir. Diğer taraftan safsızlıklar tabakalı bir şekilde kayaç içinde konsantre olmuşsa, bunlar bir zayıflık düzlemi oluşturarak, kayacın performansını olumsuz yönde etkileyebilmektedirler. Karbonatlı kayaçlar içinde yer alan ve en iyi bilinen safsızlık, kildir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Kil mineralleri esas olarak, Kaolinit, İllit, Klorit, Smektit veya bunların karışımından oluşmakta ve kayaç içersinde dissemine veya tabakalı halde bulanabilmektedir. Kilin temel moleküler yapısı silika tetrahedrali( bir silika atomu ve dört oksijen atomu) ve alüminyum ve/veya magnezyum oktahedrali (alüminyum veya magnezyum atomu ve altı hidroksil iyonu) şeklindedir. Diğer kimyasal elementler yapı içinde dağılmış halde bulunmaktadır. Bu yüzden de kimyasal analiz yolu ile kil mineralinin yapısını anlamak mümkün olmamaktadır. Ancak kil minerallerinin tanımlamak gerekliyse, x ışınları, diferansiyel termik analiz veya elektron mikroskopu yardımıyla tanımlamak mümkün olmaktadır. Çört diğer bir emprüte olarak karbonatlı kayaçlar içerisinde yer almaktadır. Çört’ler, nodüler lensler veya yataklar halinde  veya dissemine olarak bütün kayaç içinde gözlenebilmektedir. Esas olarak çörtler çok küçük taneli ( 1 – 10 Mikron) kuvars tanelerinden oluşmaktadır. Çört’ler genellikle bütün renklerde bulunmaktadır. Ağır çörtlerin sertlikleri 7 civarındadır ve kırma işlemleri sırasında büyük aşınmalara yol açmaktadırlar. Poröz çörtler ise esas olarak geniş yüzeyli olmaları sebebiyle alkaliler içinde çözünebilmekte ve kimyasal reaksiyona girebilmektedirler. Bu yüzden de beton yapımında sorun çıkarmaktadırlar. Silikat, karbonatlı kayaçlarda ayrı bir yapıda silt veya kum tanesi boyutunda kuvars mineralleri halinde bulunmaktadır. Bazen kuvars, damarlar halinde de bulunabilmektedir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Klastik yapılı kireçtaşları özellikle dikkate değer bir oranda kuvars, silt ve kum içerebilmektedirler. Bu taneler etrafı karbonat ile kaplanarak oolitik bir yapı gösterebilmektedirler. Çok ince taneli dissemine olmuş organik maddeler dolomit ve kireçtaşlarının en bilinen yapısal elemanlarındandır. Bu maddeler kahverengi ve siyah renkli kayaçların oluşmasına sebep olabilmektedirler. Bunlara örnek olarak, bitümlü malzemeler, petrol ve benzerleri verilebilir. İnce kesitlerde çözünmeyen artıkların incelenmesinde çoğu karbonatlı kayaçlarda değişik oranlarda iz minerallere de rastlanmaktadır. Ancak bunların endüstriyel kullanımında pek fazla zararları bulunmamaktadır. (Örn. Cam Sanayiinde) ancak yapı elemanı olarak kullanılmaları sırasında, ürünün fiziksel özelliklerini etkilediklerinden bir miktar dezavantaj da oluşturabilmektedirler. Ekonomik öneme sahip çoğu karbonatlı kayaçlar, kısmen veya tamamen biyolojik olarak deniz suyundan  veya sığ deniz ortamında oluşmuşlardır. İçinde fosil bulunan bir kireçtaşı kesin olarak oluşumunun biyolojik bir orijinden geldiğini kanıtlar. Ancak herhangi bir tanımlayıcı unsur yoksa ve ince taneli bir yapı ise bunun küçük organizmalardan türediği anlaşılmalıdır. Örneğin kil ve silt boyutlu partiküller, ölü alglerin aragonitik keskin kabukları olabilir. Çekirdek etrafında kalsiyum karbonat birikmesi ile oluşan oolitler, yine alglerin aktivitesi ile oluşmuş olabileceği ihtimalini güçlendirmektedir. Bazı bölgelerde mercan ve kalkerli alg’ler ki bunlar kireç saklayan organizmalardır, zamanında dalgalara karşı koyan ve resif (reef)  adı verilen büyük dalga kıran yapılar oluşturuyorlardı. Bu yapıların biyolojik aktif unsurları genellikle sığ denizlerde yer almakta olmalarından dolayı da oolitik formdan, iç içe geçmiş kalsiyum karbonatlı konsantrik yumrular oluşturmuşlardır. Zaman içinde çökelme ortamında biriken bu canlılar karbonatlı kayaçların oluşumuna kaynak teşkil etmişlerdir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Karbonatlı kayaçların oluşumunu sağlayan bu depolanma alanlarının çevresi, oluşacak kayaçın saflığını, şeklini ve boyutunu ortaya koyması açısından oldukça önemli olmaktadır. Yüksek enerji zonlarında oluşan ve çok az karbonat dışı metaryal içermeyen kireçtaşları, yüksek saflıktaki karbonat minerallerinin kaynağını oluşturmaktadır. Düşük enerji alanlarında oluşan mikrit ise çok kil, silt ve karbonat dışı mineral içermektedir. Karbonat sedimanları depolama işlemi sonrası alterasyon ve modifikasyona son derece duyarlı olmaktadırlar. Dolomit’in orijini ekonomik jeologlar tarafından özellikle önemli olmaktadır. Bazı dolomitler, deniz suyunun presipitasyonu ile oluşurken, çoğu dolomitler, yüksek tuzluluktaki sular tarafından kalsiyum karbonatlı sedimanların veya kayaçların alterasyonu ile oluşmuşlardır. 1950’lerden sonraki karbonatlı kayaçların oluşumu üzerine yapılan modern araştırmalar, karbonatlı kayaçların sınıflandırılması konusunda dikkate değer bir etki yaratmıştır. Yeni bulunan bilgilerle çok sayıda sınıflama yapılmıştır. Endüstriyel jeologların nihai amacı  karbonatlı kayaçların orijinini bulmak değil onların kullanımına yönelik kimyasal ve fiziksel özelliklerini ortaya koyan bir sınıflama yapmak olmuştur. Karbonatlı kayaçlarla ilgili bir çok yaklaşımlar, klasifikasyon şeması temelinde yapılmaktadır. Ancak en yararlı kullanımı belki de onun kompozisyonu ve dokusu üzerinde yapılan sınıflamalardır. Kompozisyonu incelenirken en başta gelen husus kimyasal yapısı, tane veya fosil tipini saptama gibi minerolojik çalışmalardır. Dokuya ilişkin çalışmalar daha çok oluşum ve oluşum sonrası gelişen olaylara ışık tutan gözeneklilik, tane boyutu, kireç çamuru ve tane oranı gibi özelliklerdir. Karbonatlı kayaçlar doğada nadiren monomineralik yapıda bulunurlar. Bu kayaçların minerolojik bir klasifikasyonunun yapılabilmesi için, kalsit, dolomit ve karbonat dışı minerallerinin miktarındaki değişimlerin dikkate alınması gereklidir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

Kayaç tanımlamasının yapılabilmesi için böyle bir sınıflama yapılması, eğer yapısal parametreler de elde edildi ise,  son derece gereklidir, ancak endüstriyel amaçlar  için yeterli değildir. Kireçtaşı ve dolomitin endüstriyel kullanımında her ne kadar benzerlik bulunsa da belirli kullanım alanları için belirli daha özel kimyasal özelliklerin bulunması gerekmektedir. Bu özel gereksinmeler mineralojik özelliklerden çok kimyasal özelliklere dayanmaktadır. Bunlar CaCO3 (veya CaO),  MgCO3  (veya MgO) veya her iki oranın belli bir değerde olması safsızlıkların de tolere edilebilir ölçekte olmasıdır. Pratik bir kimyasal sınıflama örneğin % 97.5’dan  daha fazla CaCO3 içeren kireçtaşları, en yüksek kaliteli kireçtaşı, % 95’den fazla CaCO3 içerenler yüksek kaliteli, yüksek saflıktaki karbonatlı kayaç için ise CaCO3  + MgCO3 oranının % 95’den fazla olması gerekmektedir. Yüksek magnezyumlu dolomitler için % 43’den fazla MgCO3  (pür dolomit % 47.5 dolomit içerir) içermesi gerekmektedir. Mineralojik klasifikasyon sırasında yapılan dokusal klasifikasyon, karbonatlı kayaçların orijinini saptamaya yönelik jeolojik incelemelerden birisidir. Leighton ve Pendexter (1962) tarafından yapılan böyle bir çalışma, bir çok kireçtaşı için tane yapısı, mikrit miktarı (kireç çamur karışımı), çimento ve porozite gibi dört yapısal bileşenin göreceli olarak oranını karakterize ederek yapılmıştır.. Taneli ve mikrinitik malzemenin göreceli oranı, bir nomenclatural sistemin temelini oluşturmaktadır. Kuvvetli dip akıntıların olduğu  bölgelerde çamurların yataklanamamasından dolayı su akıntıları önemli ip uçları vermektedir. Diğer klasifikasyonlar, Folk (1962), Dunham (1962) tarafından, tane/çamur oranına göre yapılmıştır. Dolomit sınıflandırılmasında özel bir problem bulunmakta ve kireçtaşlarında olduğu gibi sınıflandırma yapmak mümkün olmamaktadır. Yataklanma sırasında dokusunun korunmuş olması durumunda, dokusal bir sınıflama yapmak mümkündür. Ancak çoğu zaman, esas doku kaybolmuş, onun yerine doku izleri yer almıştır. Birincil orijinli dolomitler için kristal büyüklüğüne göre bir sınıflama yapılır. Dolomit, fiziksel ve kimyasal yapısına bağlı olarak endüstride bir çok alanda kullanılır. Bunların en önemlileri aşağıda belirtilmiştir.

EN UYGUN FİYATLARLA DMRSÜREN KİMYA DA..

  • Yol inşaatlarında ve beton yapımında dolgu maddesi olarak.
  • Ziraat’te, gübre yapımında dolgu maddesi olarak ve toprak ıslahında.
  • Cam ve soda sanayiinde üretimde.
  • Boya sanayiinde dolgu maddesi olarak.
  • Seramik sanayiinde.
  • Kimya sanayiinde beyazlatıcı olarak.
  • Suyun filtrasyonunda.
  • Metalik Magnezyum üretiminde
  • Deniz suyundan ve yer altındaki Magnezyum tuzlarından MgO üretiminde.
  • Refrakter tuğla ve harçların üretiminde.
  • Demir-Çelik sanayiinde demir cevherinin sinterlenmesinde, çelik üretiminde cüruf yapıcı ve refrakter tuğlaları koruyucu olarak.

Kullanım alanlarından en önemlileri cam ve soda sanayi, refrakter malzeme imali, kalsine edildikten sonra deniz suyundan MgO üretiminde ve çelik üretiminde istenmeyen safsızlıkların cürufa geçmesini sağlamak amacıyla flux olarak kullanımıdır. Bu nedenle, dolomitin en çok tüketildiği endüstriler, cam ve soda, refrakter ve demir-çelik’dir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Grafit Nedir? Nerelerde Kullanılır ?

Grafit, gayet yumuşak, dokunumu yağsı ve ince levhalar halinde bükülme özelliğine sahip, bir karbon mineralidir. Sertliği 1, yoğunluğu 2’dir. Rengi siyah ve gri, çizgi rengi kül renginde ve yağlıcadır. Doğada; kristal, pul ve “amorf” diye tanımlanan şekilleri mevcut olup, en iyi formu kristal grafittir ve tenörü en yüksek olanıdır.
Doğada daha ziyade metamorfik zonlarda şistler ve mermerlerle birlikte ve magmatik kayaçların yakınlarında bulunmakta ve daha ziyade rejiyonal metamorfizma alanlarında daha geniş  rezervlere ve yüksek tenörlere sahip olabilmektedirler. Grafitin doğadaki yatak şekilleri; fillon, damar, adese, bazen de dissemine şekildedir. Sadece Rusya’da cevherleşme, dayk şeklinde magmatik olarak teşekkül etmiştir.
EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA..
Grafit, karbonun üç ana allotropik şekillerinden biri olup, yatay tabakalar şeklinde oluşmuştur ve kullanım alanı hayli fazlacadır. Ülkemizde tenörü düşük bir kaç grafit yatağı mevcut olup, her geçen gün bu yataklara değişik özelliklerde, farklı yatakların da eklendiği izlenmektedir. Son yıllarda bazı demir çelik üretimi yapan fabrikalarımızın da  önemli ihtiyaçlarından biri olan grafit elektrotlarının ithal edilmesi durumu, grafitin önemini daha da arttırmıştır. Bu potaların yerli hammaddeye dayandırılarak, üretimlerinin Türkiye’de de yapılabilmesi, gerek döviz kaybımızı önleme, gerekse demir ve çeliğin üretiminin zamana göre çok önemli olabileceği özelliğinden dolayı, bu üretim organlarını dışa bağımlı kalmaktan kurtarmamız açısından  önemlidir.

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA..

Grafit, dünyada, teknolojinin gelişmesiyle birlikte, hızla kullanılan ve günümüz teknolojisinin vazgeçilemeyen bir  endüstri hammaddesi olmuştur. II. Dünya savaşından önce 200-250 bin ton olan dünya üretiminin son senelerde 800 bin tona ulaşması, ülkemizin grafit ihtiyacının gittikçe bariz bir şekilde artması ve örneğin A.B.D.’de 1979 yılında 60 bin ton civarında olan grafit ihtiyacının 2100 yılında 100 binlerce ton  civarına ulaşacağının beklenmesi de grafit ihtiyacının teknoloji gelişimiyle paralel olduğunu ortaya koymaktadır.
Ülkemizdeki grafit ihtiyacının karşılanabilmesi ve ilave potansiyelin ortaya  çıkarılabilmesi için mevcut potansiyelin vakit geçirilmeksizin uygun bir teknoloji geliştirilmek suretiyle işletilmeye açılması  zorunludur.
EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA..
Üretim yapılan cevherlerin grafitleşme durumları daha ziyade X ışınları, reflektans ölçen fotomultiplierli mikroskoplar ve H/C oranlarının tesbitiyle saptanabilmekte, tenörleri de, bunlardan olumlu rapor alınması durumunda, “sabit karbon” yüzdelerinin tesbit edilmesi ile ortaya konabilmektedir. Numunenin grafit olup olmadığını saptamadan, sabit karbon yüzdesinin tesbiti ve böylece yorumlara gitmek hatalıdır. Bu gün işletilmekte olan gerçek grafitin yüzde reflektans değerleri % 6,5 ‘tan büyük olup, H/C oranları da 0,15 ‘ten küçüktür ve bu özellikte olan grafit yataklarının sabit karbon oranları da % 1,5  ile % 30 arasında değişmektedir. Tabii ki bunlardan daha yüksek tenöre sahip yataklar da mevcuttur.
EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA..
Özellikleri nedeni ile, grafitin kullanım alanları çok geniştir. Yumuşaklığı nedeniyle, kurşun kalem yapımı ve hareketli metal aksamlarının yağlanması işlemlerinde, ateşe ve asitlere karşı dayanıklığı nedeniyle de döküm ve refrakter sanayiinde, pota ve laboratuvar malzemeleri imalinde kullanılır. Siyah renkli ateşe dayanıklı boyalar da  genellikle grafitten yapılır. İyi elektrik iletkenliği dolayısı ile elektrod, motor fırçaları, pil çubukları ve elektronik aletlerin imalinde kullanılmaktadır. Grafit ayrıca lastik, araba balataları, kibrit ve motor yağlarında katkı malzemesi olarak ta kullanılmaktadır.
EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA..
Türkiye’de grafiti ham olarak tüketen sanayi dalları kurşun kalem ve döküm  sanayiidir. Boya yapımcıları ve demir çelik fabrikaları ithal grafit ve ürünlerini kullanmaktadırlar. Döküm sanayiinde kullanılan grafitte % 60 – 70 oranında sabit karbon istenilmektedir. Kurşun kalem sanayiinde ise bu oran % 95 in üzerindedir.
Grafit, sentetik olarak ta yapılabilmektedir. Petrol kok’u veya antrasit agglomeraları elektrik fırınlarında 4000 °C de ısıtılarak yapay grafit elde edilir. Kalsine petrol kokunun karbon içeriğinin çok yüksek olması yüzünden döküm fabrikalarında kullanımı çok sık olmakta bu da ucuz olduğu için yerli grafit üretimini etkilemektedir.
Bazen grafit yerine, öğütülmüş kok da, döküm yüzeyleri için kullanılmaktadır. Molibden disülfidler de katı yağlayıcı vazifesi görebilmekte ama oksitleyici şartlara daha fazla duyarlılık göstermektedir.
EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA..
Dünyada, grafit, kristal damar tipi, levhamsı veya “amorf” (taş içerisinde mikro kristalcikler halinde, dissemine durumda bulunmakta olan grafit) şekilde teşekkül etmekte ve bunlar genellikle yeraltı madenciliği, yalnız levhamsı grafitler bazen açık işletme metodları ile üretilmektedir. Grafit, ham cevher içerisinde % 20 – 30 oranına kadar çıkabilmektedir. % 5’ten aşağı grafit içeren yatakların işletilmesi genellikle ekonomik değildir.

İşletme yöntemi, genellikle cevherin bulunduğu yere ve grafit türüne göre değişmektedir. Grafit cevherinin zenginleştirilmesi ise, yatakların çok büyük değişiklikler göstermesi nedeni ile farklı metotlarla yapılır. El ile temizlemeden, boyutlandırmaya, ağır sıvı ayırımında yüzdürmeye ve hatta çok fazla saflığının gerektiği durumlarda, kimyasal saflaştırmaya kadar değişen çeşitli zenginleştirme yöntemleri uygulanabilmektedir. Ufalama yolu ile zenginleştirmede en büyük sorun, özellikle pulsu grafitin bu ufalanma sırasında boyutlarının küçülmesidir. Küçük boyutlu grafitin de fiyatı düşüktür. Amorf grafitte en büyük sorun kilden ayrılma veya grafit, kuvars ile beraber ise, öğütülme maliyetlerinin yüksek oluşudur.

Bazı grafitlere, bazen kömür, bazende “Karni kömürü (yüksek oranda karbon içeren kok fırını ürünü)” veya kok kömürü katılarak piyasaya değişik özelliklerde, ama % C oranları nisbeten daha yüksek ürünler sunulmaktadır. Tabii ki bu ürünlerin aranan gerçek, doğal grafitle ilişkisi yoktur. Dünya’da  grafit, kristal damar tipi veya amorf teşekkül olsun, genellikle yeraltı madenciliği ile üretilmektedir. Yaprak veya levhamsı şeklindekilerde ise bazen yüzeysel metotlar uygulanır.

Doğal grafit, tek başına veya diğer bazı malzemelerle, belirli oranlarda karıştırılıp, şekillendirmek suretiyle, çok geniş bir alanda kullanılmaktadır. Grafitin kullanılmasında “sabit karbon” veya “kül içeriği yüzdesi”, grafit’in saflığını belirleyen ve buna bağlı olarak kullanım alanlarının saptanmasına yardımcı olan parametrelerdir. En saf grafitin daha ziyade elektrik bataryalarında, kuru pillerde, çelik sanayii ve elektrometalurji sanayiinde, elektrik cihazlarındaki elektrodlarda, kalem yapımında ve atomik grafit olarak reaktörlerde kullanılmasına karşın, daha az saflıkta olan grafitler  dökümcülükte (demir-çelik), boyacılıkta, refrakter kaplamalarda ve fırınlarda refrakter macunları yapımında, grafitli gres yağlarında   ve daha bir çok alanda kullanılabilmektedir.

Genellikle grafitin kullanım alanına göre, şekli belirtilmez. Ancak pota gibi şekillendirilmiş refrakterlerin yapımında, daha üstün özellikleri nedeni ile, pul şeklindeki grafit türü;  diğer tüketim alanlarında ise, ekonomik nedenlerinden ötürü, amorf yani küçük kristaller halinde, oluştuğu kayaç içerisinde dissemine halde bulunan grafit tercih edilmektedir.
Bugün, bir çok alanda doğal grafit, yapay grafitle yer değiştirebilmektedir. Bunun en önemli nedeni, yüksek sıcaklığa dayanıklılığı ve doğal grafite göre, 2.500  °C  sıcaklıkta daha az sünme  özelliğine sahip oluşudur.

Yapay grafit en çok elektrod yapımında kullanılmakta, elektrodlar ise elektrik ve ergitme yapılan, hurda demiri de kullanabilen bazı demir çelik fabrikalarında kullanılmaktadır. Elektrod artıklarından ise çeliğe karbon verici olarak faydalanılmaktadır. Bu nedenle, elektrodlarda  fiziksel özellikler yanında kimyasal olarak da, belli sınırların üzerinde empürite istenmemektedir. Yapay grafit üretimi sırasında empürite kontrolü kolaydır. Bu nedenle yüksek derecede saf yapay grafit, demirin, karbon oranını arttırmak gayesiyle de üretilmektedir.

Doğal grafit tek başına veya diğer bazı malzemelerle karıştırılıp, şekillendirilerek, sayılamayacak kadar çok geniş alanlarda kullanılmaktadır. Yağlayıcı olarak, elektrik sanayiinde, dökümcülükte, boyacılıkta, elektronik malzeme yapımında, izole tesislerinde, motorlarda, kurşun kalem yapımında ve daha birçok alanda grafitten yararlanır. En önemli kullanım alanı ise, çelik sanayii ve elektrometalurji sanayi’dir.
Grafitin kullanım alanına göre, genellikle şekli belirtilmez. Ancak, pota gibi şekillendirilmiş refrakterlerin yapımında, daha üstün özellikleri  nedeniyle, pul şeklindeki grafit türü, diğer metalurji uygulamalarında ise  daha ucuz olmasından dolayı, amorf grafit tercih edilmektedir.

a) Makine Parçalarında Yağlayıcı Olarak

Kayganlığı, yumuşaklığı ve makine parçaları üzerinde uzun müddet yapışabilmesi özelliği  nedeni ile, makine yataklarında yağlama maddesi olarak kullanılabilir. Bu alan için kullanılabilecek grafitin çok saf olması (en az % 95 grafitleşmiş karbon) ve kuvars gibi sert mineralleri içermemesi gerekir. Bu alan için en uygun grafit türü, şüphesiz pul şeklinde olanıdır. Grafit 0,1 – 1 mikron boyutuna öğütüldükten sonra, yağ, su, alkol veya bunlara benzer taşıyıcı bir sıvı içerisinde kolloid hale getirildikten sonra, makine parçasının istenen yerine iletilir. Taşıyıcı sıvının türüne bağlı olarak, grafit burada kuru veya yaş bir tabaka oluşturur. Kuru tip, fırın zincir ve arabalarında, motor silindirlerinde, deniz araçlarında ve kimyasal tesislerde; yaş tabaka türü ise, yüksek basınç altında, bilyeli yataklarda kullanılır.

b) Ergitme – Pota Endüstrisinde

Grafitin, dünya üretiminin hemen hemen yarısına yakın miktarı, bu alanda kullanılmaktadır. Grafitin ergime derecesi çok yüksek olduğundan (yaklaşık 4 000 °C), ısıya dayanıklıdır. Genleşme sabitesi çok düşük; mekanik yüklenmeye, kimyasal etkilenmeye ve sıcaklık değişimlerine karşı dayanıklılığı çok iyidir. Isıyı çok iyi iletmesi ve dış yüzeylerinin bir sıvının metali kavrayıp – tutmayacağı şekilde kaygan olması gibi nedenler de, özellikle döküm potaları için tercih edilen özellikler arasındadır. Bağlayıcı özellik kazandırmak için, ağırlığının yarısı kadar ateş kili veya kömür katranı; istenen özellikleri kazandırmak ve maliyeti düşürmek amacıyla da kum, ateş tuğlası ve asbest gibi ilaveler yapılır. Karışıma giren maddelerin oranı, kullanılış amacına göre değişir.
Pota için elverişli grafit türü, ince taneli (ortalama tane boyu 0,3 mm.), yoğunluğu fazla, kül ve kükürt içermeyen, yüksek tenörlü (% 85 veya daha fazla)  grafitleşmiş karbon içerendir. Kül içerdiği takdirde, külün ergime derecesinin yüksek olması (çoğunlukla Sri – Lanka tipi) istenir.
Grafitin kullanım alanları

Kullanma Amacı

Kullanıldığı Alanlar

 

Refrakterlik
(veya dayanıklılık)

Refrakter Tuğlalar
Döküm Boyaları
Potalar
Yatay Mufl Fırınları  (Retort)
Soba Boyaları
Elektrodlar
 

İletkenlik

Motor ve Jeneratör Fırçaları
Pil Tozları
Fren Astarları
Elektrodlar
Basım (Electro – Typing)
Isı Değiştiricileri
 

Karbon Verici

Karbon Yükseltici
İzabe İşlemleri
Nükleer Moderatörler
(Nötron Yavaşlatıcılar)
 

Yağlayıcılık

 

Yağlayıcılar
Motor ve Jeneratör Fırçaları
Barut Cilası
Lastikler
Kurşun Kalemler
Yataklar
Tohum ve Gübre Kaplama
Fren Astarları
Piston Halkaları (Segmanlar)
Motor Gömlekleri
 

 

Kimyasal Asallık

Contalar
Yapıştırıcılar
Boyalar
Refraktörler
Pil Karbonları
Döküm Boyaları
Pas Temizleyiciler (Kazanlar)
Soba Boyaları

c) Döküm Sanayinde
% 40 – 60 grafitleşmiş karbon içeren grafit tozlarının, asıl kullanıldığı yerler dökümhanelerdir. Kil ve kumla karıştırmak suretiyle döküm kalıpları yapımında kullanılır. Bentonit veya olivin ile karıştırılıp, öğütülmüş kok kömürü tozu ve petrol koku, bu sanayi dalında grafiti ikame edebilmektedir.

d) Kurşun Kalem Ucu Yapımında 

Kurşun kalem ucu, işlenmiş kaolen, bentonit ve grafit karışımından yapılır. Bu kullanıma en uygun grafit türü, ince taneli ve kompakt olanıdır. Yumuşaklığı nedeniyle, daha çok doğal grafit tercih edilir. Saflığının yüksekliği oranında, bu alandaki kıymeti artar. Düşük kaliteli kalem uçları için amorf grafit kullanılır. Her iki durumda da arzu edilen grafit türü, aşındırıcı madde (kuvars gibi) içermeyen ve % 96 oranında grafitleşmiş karbona sahip olandır.

e) Motor ve Jeneratör Fırçaları İmalinde

Bu malzemeler, yüksek sıcaklıktaki amorf veya damar türündeki doğal grafitten yapılır. Bu amaçla uygun grafitin grafitleşmiş karbon miktarı % 85’ten fazla olmalıdır. Grafit fırça yapımında, zift, katran veya reçine ile bağlanmış grafit ve metal tozları (bakır veya gümüş) kullanılır.

f) Grafitin Diğer Kullanım Alanları

Son senelerde kuru pil sanayiinde, bol miktarda grafit kullanılmaya başlanmıştır. Bunun için pul türü (levhamsı) ve grafit tozu en uygunu olup,  en az % 85 grafitik karbon içermesi gereklidir. Grafit ayrıca uçak sanayiinde, belirli jet motoru parçaları ve uçak parçalarında, büyük ölçüde ağırlık azaltılması için grafit flamanla kuvvetlendirilmiş kompozit malzemeler kullanılır. Bu tür malzemeler aynı zamanda, spor malzemelerinde de kullanılmakta olup, otomobillerde kullanılabilirliği konusunda da araştırmalar yapılmaktadır.

Grafit, atom reaktörlerinde, ilaç üretiminde, metalurji sanayiinin çeşitli dallarında çok yönlü olarak kullanılmaktadır. Toz metalurjisinde, grafit, yatak malzemesi yapımında ve çelik imalinde, çeliğe, karbon sağlayıcı olarak iki ayrı amaçla kullanılır. Grafit, toz harman malzemenin sıkıştırılmak suretiyle şekillendirilmesi sırasında yağlayıcı olarak; bu materyalin sinterlenmesi sırasında ise, metal oksitleri indirgeyici olarak görev yapar. Demir – çelik üretiminde kullanılan grafit çok saf olmalıdır. Diğer  bazı metallerin üretimindeki gerekli grafitin aynı derecede saf olması o kadar önemli olmayabilir. Grafitin saflığı, tane boyutu, boyut dağılımı ve nem durumu gibi faktörlerin değişimine bağlı olarak; aşınma ve sürtünmesi istenilen düzeyde, kendinden  yağlı yataklar imal edilebilir. Bu sahada kullanılan grafitin türü ve saflığı konusında bir sınırlama yoktur.

Türkiye’de Grafit
Türkiye’de grafit çalışmalarının, Maden Dairesi ve MTA Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre, 1941 yılında başlamış ve 22’yi aşkın bölgede ekonomik değere sahip, az sayıda yatağın varlığı saptanmıştır. Bunlar, özellikle İnebolu – Abana, Yozgat – Akdağmadeni, Çığmış – Bandırma, Kütahya – Altıntaş – Oysu, Muğla – Milas, Adıyaman – Sincik, İzmir – Tire, İstanbul – Çatalca, Aydın – Germencik  ve  Artvin yörelerinde bulunmaktadır. Son yıllarda ülkemizde teknolojinin (MTA şartlarının) gelişmesiyle birlikte, yapılan grafit aramalarında kaliteli Balıkesir Susurluk iri kristalen grafiti, Adıyaman Sincik, ayrıca Konya Derbent civarları ve Kastamonu civarları umutlu grafit sahaları izlenimi vermişlerdir.

Ürünün Türkiye’de Bulunuş Şekilleri

Türkiye’deki hemen hemen bütün grafitler, dünyadaki “amorf” grafit sınıflamasına girmekte ve çoğu kayaç  içerisinde dissemine halde dağılımı mikrokristalen özellikte oluşumlardır. Balıkesir Susurluk, İnebolu, Yozgat ve Adıyaman grafit oluşumlarının, Türkiye’nin en iyi grafitleşmiş karbonunu içeren bölgeler olduğu, Kütahya, Bandırma, Konya, Kastamonu ve Muğla’daki oluşumların da yer yer grafite varan özellikler gösteren fakat daha ziyade,  “semigrafit” – “metaantrasit” özellikleri arasında geçişler gösteren olumlar olduğu, MTA Laboratuarlarında değişik zamanlarda yapılan analizler sonucu tespit edilmiştir. Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde görülen grafite benzer diğer oluşumlar ise, daha ziyade “meta antrasit” kömürleşme derecesindeki, organik maddenin nispeten daha az metamorfizme geçirmiş olduğu oluşumlardır.

Tüketim

Türkiyede grafiti ham olarak tüketen sanayii dalları kurşun kalem ve döküm sanayii’dir. Ayrıca boya yapımcıları da  ithal grafit kullanmaktadırlar. Bunların dışında, demir ve çelik fabrikalarının  kullandıkları büyük çaptaki hazır grafit elektrodları da dışarıdan satın alınmaktadır.
Döküm sanayiinde kullanılan grafitte, % 60 – 70 oranında sabit karbon aranmaktadır. Gerek döküm, gerekse kalem sanayiinin istediği grafit türü, iç üretimle karşılanamadığı için, ithal edilmektedir. Ancak bazı pik dökümü yapan imalathaneler, Milas ve Kütahya yörelerindeki sabit karbonu hayli yüksekçe olan semigrafit – meta antrasit oluşumlarından taleplerini karşılayabilmektedirler. Bazı boya imalatçıları da aynı malzemeyi kullanmakta ise de, ürettikleri boya, yüksek ısılarda bozulabilmektedir. Ülkemizde önemli ölçüde kömür tozu da, bu oluşumlara karıştırılarak,  bu alanlarda tüketilmekte, bunun da 12,000 tonu bulduğu iddia edilmektedir. Alüminyum sanayiinin petrol koku artıkları da, bir ara grafit yerine kullanılmıştır.

Mevcut Kapasiteler ve Kullanım oranları

Türkiye’nin grafit üretimi yönünden, dünya milletleri arasındaki yeri, önemli bir konum arz etmemektedir. Tüketiciler genellikle grafiti dışarıdan ithal etmektedir. Grafit olarak bir kapasiteden söz etmek zordur. Muğla – Milas amorf grafitinin yıllık üretim kapasitesi 5 – 6 bin ton civarında iken, şu anda üretim durma noktasındadır. 2000 yılında Kütahya – Altıntaş’ta bulunan kuruluşların tamamen üretimlerini durdurduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Bu tesislerdeki ürünün daha kaliteli olabilmesini sağlamak için yatırıma gereksinim vardır. Üretimde ana sorun ürünün meta antrasit ağırlıklı oluşu, ve de inorganik maddenin çoğunluğunun mikro oluşumlu kil boyutunda inorganik maddelerden meydana gelmesidir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200- 0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Sepiyolit Minerali Nedir? Nerelerde Kullanılır ?

Sepiyolit, diğer endüstri minerallerine kıyasla dünyadaki kaynakları son derece kısıtlı olan ve ekonomik yatakları sadece İspanya ve Türkiye ile sınırlı bulunan bir hammaddedir. Çin’de bilinen sepiyolit yatakları, rezerv olarak sınırlı olup uzun lifsi, asbestiform oluşumu nedeniyle zaman zaman Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) normlarını karşılamamaktadır. Kenya, Namibya ve Tanzanya gibi bazı Afrika ülkelerindeki oluşumlar ise, kristalografik farklılıkları ve daha düşük reolojik özellikleri dolayısıyla, ancak basit absorbtif amaçlara uygun kullanım alanları sağlayabilmektedir. Ülkemizde lületaşı türü sepiyolit, yüzyıllardan beri bilinen ve geleneksel ihraç ürünlerimizden olan bir mineral olmasına karşılık, sedimanter oluşumlu, tabakalı tip sepiyolit yataklarına yönelik bilimsel araştırmalar, 1988 yılında MTA Genel Müdürlüğü projeleri ile başlatılmış ve özellikle Japon Araştırma Enstitüleri ile geliştirilen ortak teknoloji çalışmaları sayesinde Türkiye’deki sepiyolit yataklarının önemli bir kısmının karakterizasyonu yapılmıştır.

Sepiyolit ve paligorskit, fillosilikat grubuna dahil kil mineralleridir. Bu mineral grubunun tanımına uygun olarak (Brindley ve Pedro, 1972), T2O5  (T=Si, Al, Be…) bileşimli, iki yönlü sürekli bir tetrahedral tabaka, buna karşılık diğer tabaka silikatlarından farklı olarak süreksiz oktahedral tabakalardan oluşurlar. Bu minerallerin kristal strüktürü, 2:1 fillosilikat strüktürüne ait zincirlerin birbirine bağlanmasından meydana gelir. Her bir zincir, diğerine ters ardalanmalı SiO4 tetrahedronları vasıtasıyla Si-O-Si bağları ile tutturulmuştur. Zincir şeklindeki yapı, X-eksenine paralel uzanır ve Y-ekseni boyunca genişliği, sepiyolitte üç adet bağlı piroksen-tipi zincir genişliği kadardır. Buna göre, 2:1 tabaka yapısı X-ekseni boyunca sürekli, buna karşılık Y-ekseni boyunca kesiklidir. Basit olarak sepiyolit sulu magnezyum silikat, atapulgit (paligorskit) ise sulu magnezyum-alüminyum silikat bileşimli kil mineralleridir. Kimyasal formülleri ise, sübstitüsyonları olmaksızın ideal teorik bileşimleri, Nagy-Bradley’e göre şu şekildedir :

Sepiyolit                                    : (Si12)(Mg9)O30(OH6)(OH2)4.6H2O
Atapulgit (Paligorskit)          : (Mg,Al)2 Si4O10(OH).4H2O

Sepiyolit mineralinin dokusu, yüzey alanı, porozitesi, kristal morfolojisi ve kompozisyonu, bu mineralin teknolojik uygulamalarına baz teşkil eden fizikokimyasal özellikleri ile yakından ilişkilidir. Sepiyolit strüktürü, ısıl muamelelere karşı hassastır. Zeolitik ve adsorbe su molekülleri, ısı derecesi yükseldikçe kaybedilir. Mineral ayrıca asitle muameleye karşı da duyarlı olup bu işlem sonucu kristal yapısı kısmen tahrip olabilir. Hem ısı hem de asit muameleleri, sepiyolitin yüzey özellikleri ve porozitesini değiştirebilir. Böylece mineralin en faydalı özelliklerinden (örneğin absorptif, kolloidal ve katalitik özellikler) bazılarını bu işlemlerle değiştirmek mümkün olabilmektedir. Levha yapısına sahip diğer kil minerallerine göre daha nadir bulunmaları, çok özel şartlarda yataklanmalar göstermeleri, dokusal özellikleri, kristal yapılarındaki süreksizliklere bağlı kanallar tarafından sağlanan yüksek özgül yüzey alanları ile absorpsiyon özelliği, porozitesi, kristal morfolojisi ile kompozisyonun bağlı uygun nitelikli fizikokimyasal özellikleri, anılan mineralleri tüm dünyada kıymeti gittikçe artan bir hammadde konumuna getirmişlerdir.

Sepiyolit  terimi ilk defa 1847 yılında Glocker tarafından kullanılmış olup Yunanca “mürekkep balığı” anlamındaki kelimelerden türetilmiştir. Tabiatta sepiyolit zenginleşmeleri, kabaca iki farklı tipte bulunmaktadır. Bunlardan birinci tip sepiyolit oluşumu, ülkemizde özellikle Eskişehir yöresinde ve Konya-Yunak civarında bulunan “lületaşı (meerschaum)” dur. Bir diğer önemli sepiyolit oluşumu ise, “endüstriyel (sınai) sepiyolit” veya “tabakalı sepiyolit” olarak da adlandırılan “sedimanter sepiyolit” lerdir. Bu oluşumlara, Ankara-Polatlı güneyi, Eskişehir-Sivrihisar güneyi ve Eskişehir-Mihalıççık batı alanında rastlanmaktadır. Ayrıca volkanosedimanter kökenli malzemelerin (vitrik tüf-kül tüfü) diyajenetik süreçler içerisinde, yeraltı ve yerüstü sularının da etkisi ile değişimi sonucu oluşmuş sepiyolit, özellikle Na-sepiyolit (loughlinit) yataklanmaları da önemli bir yer tutar (Eskişehir-Mihalıççık-Koyunağılı). Bunlardan başka ekonomik yataklanmalar oluşturmamasına rağmen, dünyada ve ülkemizde tanımlanmış pek çok farklı oluşum şekillerine sahip sepiyolit türleri mevcuttur. Bunlardan bazıları; Fe-sepiyolit, ksilotil, Ni-sepiyolit, Mn-sepiyolit, Al-sepiyolit ve volkanosedimanter malzemelerin hidrotermal alterasyon ürünü olan Al, Fe-sepiyolittir (Bolu-Kıbrıscık, Çankırı-Orta). Paligorskit-atapulgit, ifade ettikleri kil türü itibariyle eşdeğerdir. Paligorskit ismi ilk defa 1862 yılında Von Ssaftschenkar tarafından, ilk bulunduğu yer olan Rusya’nın Paligorsk yöresinin ismine izafeten kullanılmıştır. Atapulgit ismi ise, ilk defa Lapparent (1935) tarafından ABD’nin Georgia-Attapulgus yöresine göre adlandırılmıştır. Bugün atapulgit terimi daha çok ticari alanda kullanılırken, bilimsel çalışmalarda paligorskit terimi tercih edilmektedir. Atapulgit-paligorskit türleri arasında Mn-paligorskit, Mn-ferropaligorskit, yofortierit ve tuperssuatsiait sayılabilir (Jones ve Gallan, 1988).

Absorpsiyon Özelliği : Zincir yapısına sahip minerallerin kristal strüktürlerinde üç tür aktif absorpsiyon merkezi mevcuttur. Bunlar; (1) tetrahedral tabakalardaki oksijen iyonları, (2) yapısal zincirlerin kenarlarındaki magnezyum iyonlarına koordine olmuş su molekülleri, (3) lif eksenleri boyunca uzanan SiOH gruplarıdır (Serratosa, 1979). Sepiyolitte ortalama mikropor çapı 15 Å, mezoporların yarıçapı ise 15 ile 45 Å arasındadır. Teorik olarak sepiyolit için 400 m2/g dış yüzey ve 500 m2/g iç yüzey alanı saptanmıştır (Serna ve Van Scoyoc, 1979). Ancak yüzey alanı hesaplamalarında kristal içi kanallara gönderilen gaz moleküllerinin çap, şekil ve polaritesi önemli olduğundan, bunlar mutlaka refere edilmelidir. Örneğin, setilpiridinyum bromür kullanılarak elde edilen yüzey alanı 60 m2/g iken, aynı örnekte en yaygın metod olan ve nitrojen absorpsiyonuna dayanan BET metodu ile yapılan ölçümde 276 m2/g değeri elde edilebilmektedir (Ruiz-Hitzky ve Fripiat, 1976). Genellikle su ve amonyum gibi polar moleküller ile nispeten daha az miktarda metil ve etil alkoller sepiyolitin kanallarına girebilmesine karşın, polar olmayan gazlar ve organik bileşikler kanallara giremez. Isıtma işlemi mineralin absorpsiyon özelliğini azaltır, çünkü yapısal değişime bağlı olarak mikroporlar yıkılır. Sepiyolitin genleşme özelliği yoktur.Yukarda özetlenen özgül yüzey alanı ve buna bağlı yüksek absorpsiyon özelliğinden dolayı sepiyolitin başlıca kullanım alanları şunlardır:

  1. Koku giderici olarak çiftlik ve ahırlarda; evcil hayvanlar ve ahır hayvanlarının atıklarının emilmesi ve koku giderilmesi için zeminlerde (pet-litter, cat-litter),
  2. Tarım ve böcek ilaçları taşıyıcısı olarak,
  3. Madeni esaslı yağlar, nebati yağlar ve parafinlerin rafinasyonunda,
  4. Atık su arıtma sistemlerinde,
  5. Karbonsuz kopya kağıtları ve sigara filtrelerinde,
  6. Gastrointestinal sistemle ilgili ilaçlarda toksin ve bakteri emici formülasyonlarda,
  7. Deterjan ve temizlik maddelerinde.

Katalitik Özellik : Büyük yüzey alanı, mekanik dayanım ve termal duraylılığından dolayı son zamanlarda sepiyolit granülleri, katalizör taşıyıcı olarak smektit ve kaolin grubu minerallere tercih edilmektedir. Hidrojenasyon, desülfürizasyon, denitrojenasyon, demetilizasyon, etanolden butadien ve metanolden hidrokarbon eldesi gibi birçok katalitik proseste Co,Ni,Fe,Cu,Mo,W,Al,Mg’un katalitik destekleyicisi olarak sepiyolit kullanılmaktadır. Kil minerallerinin katalitik aktivitesi, bunların yüzey aktivitelerinin bir fonksiyonudur. Sepiyolit partiküllerinin yüzeyindeki Silanol (Si-OH) grupları, belli derecede asit özelliğe sahiptir ve katalizör ya da reaksiyon merkezi olarak davranabilir. Bu gruplar, mineralin lif ekseni boyunca 5 Å ara ile sıralanmışlardır. Sepiyolitin asitle muamelesi, adsorbe katyonların uzaklaştırılması ve yüzey alanında artışa yol açar; gözenek dağılımı ve kristallik derecesini etkiler.

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA
Sepiyolitin katalitik uygulamaları şunlardır :

1) Olefinlerde doygun olmayan C=C bağlarının hidrojenasyonu,

2) Otomobil ekzosları ve fabrika bacaları için katalitik seramik filtre imali,

3) Etanolden butadien üretimi,

4) Metanolden hidrokarbon üretimi,

5) Sıvı yakıtların hidrojenasyonu.

Reolojik Özellikler: Sepiyolit, su veya diğer sıvılarla, nispeten düşük konsantrasyonlarda yüksek viskoziteli (1000-40.000 cps/5 rpm, Brookfield viskozimetresi) ve duraylı süspansiyonlar oluşturur. Sepiyolitten yapılan süspansiyonlar tiksotropik özellik gösterdiğinden, kozmetik, yapıştırıcı ve gübre süspansiyonlarında kalınlaştırıcı (thickener) olarak kullanılır. Sepiyolit ayrıca, diğer killere göre tuzlu ortamlarda daha duraylıdır ve bu nedenle özellikle petrol sondajlarında çamur malzemesi olarak kullanılır. pH=8’e kadar faydalı özelliklerini muhafaza eder, ancak pH>9 olduğu koşullarda peptizasyon viskozitede ani bir düşüşe neden olur. Reolojik özelliklerinden dolayı kullanıldığı alanlar şunlardır :

  1. Çözelti kalınlaştırıcı ve tiksotropik özellikleri nedeniyle boya, asfalt kaplamaları, gres yağı ve kozmetik ürünlerde,
  2. Yüksek elektrolit konsantrasyonu ve sıcaklığa sahip derin sondajlarda çamur malzemesi olarak,
  3. Tarımda toprak düzenleyicisi olarak; tohum kaplama ve gübre süspansiyonlarında, haşere ve böcek ilaçları taşıyıcısı olarak,
  4. Bağlayıcı özelliğinden dolayı eczacılıkta ve katalizör taşıyıcı pelet ve tablet olarak,
  5. Kağıt, mukavva, filtre ve duvar kağıdı ve kauçuk sanayiilerinde dolgu maddesi olarak,
  6. Tuğla ve seramik ürünlerde (özellikle high-tech uygulamaları bulunan honeycomb seramikler),
  7. Deterjan sanayiinde

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA

Ayrıca besicilikte yemle karıştırıldığında verim artışı sağlamakta ve hayvanlarda amonyum dengesini kontrol etmektedir. Yine son zamanlarda, özellikle Japonya’da yürütülen araştırmalarla, atık sulardan biyogaz üretiminde metanojenik bakteri taşıyıcısı ya da biyoreaktör olarak kullanımı geliştirilmiştir. Lifsi yapıda olması, buna karşılık kanserojen etkisinin asbeste kıyasla son derece düşük olması, asbest yerine kullanılmasını da gündeme getirmiştir.

Ülkemizde lületaşı üretimi 200 seneden beri genellikle ilkel metodlarla yapılmaktadır. Lületaşı bulunan seviyelere tahkimatsız bir kuyu ile inilip dar galeriler sürülerek yapılan en eski metodda ikili veya üçlü ekiplerle çalışılır. Bu metoda çıkrık yöntemi denilmektedir. Son yıllarda madencilikte bazı gelişmeler görülmekte, bir veya iki kompresör kullanılarak kuyu-galeri sisteminde 5-10 işçi çalıştırılabilmektedir. Bazı işletmelerde ise, derin kuyular sürülerek madencilik yapılmakta, ancak yeraltı suyu problemi ve pompaj işlemi maliyetleri yükseltmektedir. Açık işletme yönteminde kazma işlemi 5 metre derinliğe kadar dozer ve kepçelerle yapılmakta, ancak derinlik arttıkça madencilik zorlaşmaktadır. Çıkarılan lületaşı yumruları, önce ocaklarda rutubetli bir yerde ıslak çuvallarla örtülerek bekletilir ve bünye suyunu kaybetmemesi sağlanır. Sonra çırpma, saykal, kaba, lama, arış, perdah, tandırlama, ıslak aba, oyma, yağlı aba, parlatma ve tasnif işlemlerine tabi tutulur. Böylece yarı mamul haline gelen lületaşı, iriliklerine göre 6 gruba ayrılarak pipo ve sanat eserleri yapımı için atölyelere satılır. Lületaşının en çok kullanılan alanı olan pipo imalinde el sanatı önde gelmektedir. Yapılan pipo türleri, düz, kabartma, başlıklı, saksafon ve çıllım diye sınıflandırılmaktadır. Pipo yapımının yanısıra, iyi kaliteli büyük lületaşı (sıramalı) oyma ile sanat eserleri haline getirilmekte, ufak lületaşları ise, küçük heykel, sigara ağızlığı, broş, kolye, iğne, tespih ve bilezik yapımında kullanılmaktadır. Lületaşı üretim ve imalat artıkları, toz haline getirilip preslenerek pipo yapılmakta veya pipo astarı olarak da kullanılabilmektedir. Sınai sepiyolit ocak üretimi, klasik açık işletme yöntemleri (ayna-basamak) ile gerçekleştirilmektedir. İspanya’da uzun yıllar önce kapalı işletmeye dayalı üretim yapılmış olmakla birlikte, bugün tamamıyla terk edilmiş ve açık işletmeye dönüştürülmüştür.

Sepiyolitin ürün bazında işlenmesi; mekanik olarak gerçekleştirilen üretimler ve ısıl-kimyasal işlemler olarak iki gruba ayrılabilir :

Mekanik Üretim: Teknik kalite ve kedi kumu türü ürünlerin çeşitli tane boyu aralıklarında granüle edilmesi ya da mikronize edilmesinden oluşur. Sistemde kullanılan makineler, primer çeneli kırıcı, sekonder tırnaklı/konik dişli silindir kırıcı (zaman zaman çekiçli ya da çubuklu kırıcılar da kullanılmaktadır), döner fırın, bant sistemleri, elek sistemleri, kovalı elevatörler, soğutma sistemleri, paketleme sistemleri ve ürün siloları olarak özetlenebilir. Sistemde en önemli unsurlar; az toz oluşumu sağlayan kırıcı seçimi ile döner fırın ebatlarının iyi belirlenerek verimli bir kurutma sağlanmasıdır. Döner fırın dizaynı kurutmada çok önemli olup gerek istenen rutubet oranında ürün eldesi, gerekse de enerji tasarrufu açısından en çok üzerinde durulması gereken ekipmandır. Hammaddenin en karakteristik özelliği olan yüksek absorbsiyon gücü nedeniyle kapalı fabrika ve stok sahası atmosferinin nem içeriğinin otomatik olarak kontrol edilerek kuru tutulması, fırınlanmış ürünün yeniden nem kazanmasını önlemek açısından son derecede önemlidir. Mikronizasyonda ise, sepiyolit liflerinin tahrip olarak viskozite vb. özelliklerinin olumsuz etkilenmemesi için kuru ve yaş sistem mikronize değirmenleri arasında tercih yapılmalıdır.

Isıl-Kimyasal İşlemler: Çeşitli pazarlardaki kristalografik özelliklerden kaynaklanan taleplere bağlı olarak, yüzeyi modifiye edilmiş (surface-modified) ya da ısıl-kimyasal işlemlerle gözenek boyutları değiştirilmiş (mikroporların mezoporlara dönüştürülmesi gibi) ürünler eldesi için bu işlemlere ihtiyaç duyulur. Çok spesifik işlemler olup, uzun araştırmalar sonucunda elde edilen know-how gerektirmektedir. Buna karşılık elde edilen ürün fiyatları çok yüksek mertebelerdedir. Ülkemizde sadece mekanik işlemlerle elde edilen granüle ve az miktarda mikronize teknik kalite sepiyolit ürünleri üretimi gerçekleştirilmektedir.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Gülleci Bulamacı Nedir? Nasıl Yapılır ve Kullanım Alanları nerelerdir?

Gülleci Bulamacı Kireç ve kükürt solüsyonu dur. Kireç ve kükürt kaynatılarak kalsiyum polisülfit  elde ediliyor. Su ile %1-2,5 oranında karıştırılıp tüm meyve ve sebzelerde kullanılabilir. İçeriği sayesinde tamamen organik bir zirai ilaç olan gülleci bulamacı çiftçilerin mutlaka kullanması gereken ucuz ve etkili doğal bir tarım ilacıdır. İç kurdu hariç bürün zararlılara karşı tesirli ve etkili olduğu gözlemlenmiştir.

Gülleci bulamacı nın diğer isimleri : kaliforniya bulamacı, Lime sulfur, kalsiyum polisülfit,

Akarisit : Örümcek öldürücü

İnteksisit : Böcek öldürücü

Fungisit : fungal ve mantar öldürücü

Gülleci Bulamacı Kireç ve kükürt solüsyonu dur. Kireç ve kükürt kaynatılarak kalsiyum polisülfit  elde edilir. Su ile %1-2,5 oranında seyreltilip asidik olmayan tüm bileşiklerle kullanılabilir.

Gülleci Bulamacının Yapılışı :

Sağlığınız için emniyet tedbirlerini almayı unutmayınız.

kendi sağlığınız ve güvenliğiniz için mutlaka eldiven, gözlük ve  maske kullanmanızı tavsiye ederiz.

Aşağıdaki oranları ihtiyacınız olan miktarda orantılı olarak genişletebilirsiniz.

Gülleci Bulamacı Nasıl Hazırlanır :
10 lt su,
3 kg kükürt,
1,5 kg kireç. (Sönmemiş kireç) veya 3 kg sönmüş kireç ( sönmüş kireç kullanılacaksa inşaatlarda kullanılan sönmüş kireçler kullanılmamalı çünkü içersinde başka katkı maddeleri de koyuluyor.)

Bir tenekeye, kükürt ve kireç dökülür. Üstüne su ilave edilir kireç sönmeye başlarken ısı açığa çıkar.

Sonra ateşe konulup kaynatılır.
Kaynama sırasında köpürür ve kabarır. Karıştırmaya devam edilir. Taşabilir ocaktan kısa süreliğine indirilir ve kaynatmaya devam edilir.

Karışım yüzeyinde ince bir köpük tabakası kalınca 1,5- 2 saat gibi tamamlanır.

Ateşten indirilip soğumaya bırakılır.

Soğuduktan sonra tortusu dibe çöker plastik kaba süzülerek konur. Tenekenin dibinde kalan kireç ve kükürt tortusu alınmazsa tenekenin delebilir.

tenekenin dibinde kalan tortu su ile karıştırılıp ağaçların gövdelerine sürülebilir veya toprağa karıştırılır. Kükürt aynı zamanda toprak pH ını düzenleyicidir aynı zaman da haşereleri de kovar.

Elde edilen sıvı Gülleci bulamacı, kaliforniya bulamacı, Lime sulfur ve kalsiyum polisülfit ‘dir. oluşan  alkali gülleci bulamacının pH değeri 10,7 civarında olur. Kokusu çok ağır hiç koş değildir.

https://kimyadeposu.com/

Hangi Hastalık ve Zararlılara Karşı Faydalı Karışım?

  • Zeytinde pamuklu bit (dozaja dikkat %1 veya %1,5 oranını geçmemekte fayda var),
  • Domateste külleme,
  • Asmada külleme,
  • Asmada ölü kol hastalığı,
  • Domates ve ayvada bakteriyel yanıklık,
  • Domateste kurşuni küf ve yaprak küfü,
  • Elmada  ve armutta kara leke,
  • Tüm kabuklu bitler,
  • Tüm pamuk zararlıları,
  • Bağ uyuzu,
  • Domateste bakteriyel yanıklık,
  • Bağda mildiyo ( pronoz hastalığı),

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

www.kimyadeposu.com

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

0532 5466184

EN UYGUN FİYATLAR KİMYADEPOSU.COM ADRESİNDE

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Polivinil Bütiral nedir? Nerelerde kullanılır?

Polivinil bütiral (PVB), polivinil asetallar grubundan bir plastiktir. Polivinil bütiral, güçlü yapışma, optik netlik, tokluk ve esneklik gerektiren uygulamalar için kullanılır. PVB, esas olarak kompozit güvenlik camı için ara filmler formunda sıcak eritmeli bir yapışkan olarak kullanılır.

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

Polivinil Butiral ‘in özellikleri

  • İyi yapışma ve film oluşturma özellikleri
  • İyi esneklik
  • İyi su direnci
  • Yüksek yapışma
  • Çok iyi termoplastik işleme
  • Organik çözücülerle yüksek uyumluluk
  • Optik şeffaflık
  • Diğer polimerlerle uyumluluk

Polivinil Butiral ‘in kullanım alanları

Kaplamalar, baskı mürekkepleri, yapıştırıcılar, lamine güvenlik cam filmleri, kulaklık kabloları, trafik işaretleri yansıtıcı kaplamalar ve çeşitli özel uygulamalar için bağlayıcıdır.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

www.kimyadeposu.com

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

0532 5466184

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Sitrik Asit Nedir? Nerelerde Kullanılır?

Telaffuzu “Limon Tuzu” olan Sitrik Asit, dünyanın pek çok ülkesinde ve Türkiye’de de kullanılan limonda  %80 oranında bulunmaktadır. Gıda sektöründe çok fazla kullanılan Sitrik Asit bu alanda PH düzenlemek için kullanılmaktadır. Bazı vitaminlerin ve bunların yanında antioksidanların çalışmasına yardımcı olur bunlar arasında en çok bilinenleri ise C vitamini ve E300 antioksidanıdır. Toksin sayılmayan bir bileşen olan ürün kristal yapıdadır.  Kimya sanayisinde çok bir ayırışcı olduğu için en çok tercih edilmektedir.1784 yılında Carl Wilhelm tarafından limon suyunu kişiselleştirilmesiyle  yayılmış ve kısa süre içerisinde pek çok sektörde kullanılmaya başlanmıştır.

19. yüzyılın sonlarından itibaren yiyeceklerimizde katkı maddesi olarak kullanmaya devam ettiğimiz sitrik asit, gittikçe gıda sektöründe yaygınlaşmaya başlayan bir bileşen haline gelmiştir. Ancak sitrik asit limon ve bazı meyvelerde en çok bulunan madde olmasına rağmen meyve ve sebzelerden üretmesi zor ve maliyetli olduğundan bu ihtiyaç şekerden üretilerek karşılanmaktadır.  Mayalar ve çeşitli bakteriler aracılığıyla şekerden üretilen Sitrik Asit  bu haliyle birçok alanda kullanıma hazır halde getirilmektedir.

Sitrik asidin kullanım alanları çok fazladır. PH kontrolü özellikle kullanılır. Eşki tadından dolayı yiyecek ve içeceklerde tatlandırıcı unsuru olarak kullanılır.
E330 gıda katkı kodu ile kullanılır ve hazır gıdaların içinde koruyucu madde olarak etiketleri üzerinde belirtilir. Meyvelerin renk dönüşümünü (siyahlanmayı) engeller. Şekerlemelerde kristalleşmeyi önlemek amacoyla kullanılır. Sitrik asit monohidrat ve sitrik asit unhidrat olmak üzere iki şekilde piyasada bulunur.

Modern endüstriyel üretim uygulamalarında ve değişik besin üretimi alanlarında kullanımı oldukça yaygın olan Sitrik asit özellikle dayanıklı hazır içeceklerdeki kullanımıyla dikkat çekmektedir. Ticari olarak paketlenmiş düşük kalorili içecekler, meyve suları ve serinletici içeceklerde Sitrik Asit, tek olarak ya da sitrat tuzlarıyla birlikte kullanılır ve koruyucu ve tatlandırıcı olarak kullanılır. Ayrıca sitrik asitin tadındaki ekşilikten faydalanılarak şekerleme üretiminde Sitrik Asit, şekerlere ekşilik vermek maksadıyla kullanılır. Koruyucu ihtiyacı olan şeker çeşitlerinde jel dayanımını arttırmak amacıyla kullanılır.
Meyve ve sebzelerde kendiliğinden oluşan bir asit olan sitrik asit en fazla limon ve limon türevleri (portakal, mandalina, greyfurt) olan narenciye ürünlerinde bolca bulunmaktadır. Yaban mersini hariç olmak üzere, meyveler doğal olarak oluşan sitrik asit içerir. Daha yüksek miktarlarda olanlar arasında, çilek, ahududu, kızılcık, kırmızı ve siyah kuş üzümü ve gojiberi yer alıyor. Kullanım alanları çok geniş olmakla beraber gıda katkı maddesi, gıda koruyucusu, kozmetik ürünler, temizlik ürünlerinde temizlik malzemesi olarak kullanımıyla öne çıkar. Sitrik asit beyaz kristal toz olarak satın alınabilir.

Gıda Katkı Maddesi(Koruyucu)

E330 olarak gıda ve içecek etiketlerinde rastladığımız ibare aslında sitrik asit koruyucusuna aittir. Yiyeceklerin bozulmasını önleyici etkiye sahip olan sitrik asit ayrıca içeceklere ekşi ve asitli bir tat verir. Birçok işlenmiş gıda ve alkolsüz içeceklerde sitrik asit kullanılır. Sitrik asit ayrıca alkolsüz içeceklere hoş bir narenciye kokusu verir.

Su Yumuşatma

Güçlü bir su yumuşatıcısı olarak, zayıf organik bir asit olan sitrik asit kullanılır. Sert suların yumuşatılmasında uygun bir yumuşatıcıdır.

Ev Temizleyici

Banyo ve mutfaklarda kullanılan temizlik ürünleri, jeller, deterjanlar ve spreyler gibi ürünlerler sert su lekelerinin giderilmesi ve bulaşıkları temizlemek için az miktarda da olsa sitrik asit içerir. Sitrik asitin limon kokusu latif olduğundan temizleyiciler ve deodorantlarda da sıkça kullanılır.

KİMYADEPOSU.COM

Halı yıkamacılar özellikle renkli halılarda az miktarda yaklaşık %10 düşük konsantrasyonlu sitrik asit uygularlarsa lekelerin giderilmesinde kullanılır. Bu yöntem temizlik şirketleri tarafından da ev ve iş yerlerindeki halıların temizliği amacıyla kullanılmaktadır.

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA

Kozmetik ürünlerde ki Ph seviyesinin ayarlanmasında Sitrik asit kullanılmaktadır. Şampuanlar ojeler, el sabunları, yücut yıkama ürünleri,yüz temizleme ürünleri ve buna benzer kozmetik ürünlerde az miktarda da olda sitrik asit bulunmaktadır.

Dünya genelinde üretiminin yarıdan fazlası Çin’de gerçekleşmektedir. Üretimi yapılan sitrik asidin 1/5 gıdada,1/2 si meşrubatlarda, 1/5 temizlik ürünlerinde, 1/10 kadar kısmı diğer sektörlerde kullanılır.

Yiyecek ve İçecek sektöründe sitrik asit kullanımı. Yiyecek ve içeceklerin bozulmalarını engeller. Gıdalarda dayanıklılık süresini artırır.

Tatlı ürünleri sektöründe sitrik asidin kullanımı uzun süre tatlıların bozulmasını engellemektir. Şekerlemelerdeki ekşimsi tad veren madde ve mayhoş tad veren madde verir.

Peynir ve diğer süt ürünleri sektöründe asitliği düzenlemek amaçlı kullanımı söz konusudur.

Pas sökücü olarak kullanılır. Zayıf asit olduğundan tıbbi cihazların temizliğinde ve kireç sökmede kullanımı vardır.

 

İlaçlar sektöründe de sitrik asidin geniş bir kullanımı söz konusudur.

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

www.kimyadeposu.com

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

0532 5466184

SİTRİK ASİT EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Doğal Toprak Düzenleyici Mineral:ARİLAND

Verim Artırıcı, Zenginleştirici, Toprak Havalandırma Etkili 

Ariland %100 doğal olan kaolin, sepiyolit ve zeolit minerallerinden üretilmektedir.  Bu minerallerin en önemli özellikleri su tutma kapasitelerinin yüksek olması sayesinde %35-40’a varan oranlarda su tasarrufu sağlaması, toprağa nefes aldırması ve gübreden yararlanmayı arttırmasıdır.

Kaolin Kili ve Zeolit Klinoptilolit mineralleri Kil bakımından fakir toprakların tarıma elverişli hale getirilmesinde önemli bir rol oynar. Ülkemizde çiftçiler tarafından Kaolin kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır.

Toprak Kalitesini Artırmada Ariland’in Faydaları

  Yüksek su tutma kapasitesi sayesinde toprakta daha çok su tutar böylece daha etkili bir su yönetimi sağlar.

■  Topraktaki besin maddelerinin (sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve amonyumun) tutulmasını, kontrollü olarak ve yavaş yavaş toprağa verilmesini sağlar. Böylece bitkiler için gerekli gübre içeriğine bitkilerin daha uzun süre boyunca erişebilmesini sağlar ve gübre verimini arttırır.

■  Yüksek amonyum seçiciliğinden dolayı gübrelemede çok kullanılır. Böylece amonyumun bitki tarafından daha etkin kullanılmasını ve gübrede tasaruf edilmesini sağlar.

■  Eriland doğal mineralleri fazla nemi emdiği için gübre depolamasında oluşan pişme ve sertleşmeyi de önler.

■  Fazla sulamadan ötürü oluşabilecek kök çürümelerini ve mantar hastalıklarını da önler.

■  Fazla gübre kullanımından kaynaklanan amonyum (NH4+) zehirlenmesini, kök yanıklarını önler.

■  Gübre olarak toprağa verilen amonyum (NH4+) suyla yıkanarak alınıp başka yerlere taşınması önler, amonyumun toprakta kalmasını sağlar. Böylece yer altı kaynak sularının kirlenmesinde de önleyici etki görür.

 

Ariland’in Toprak Üzerindeki Etkisi Nasıl Gerçekleşir?

Ariland toprak düzenleyici, eşsiz yapısı sayesinde, ilave edildiği toprağın katyon değişim kapasitesini arttırır özellikleri sergiler, tersinir hidrasyon ve dehidrasyon sağlar, besin elementlerini bağlar ve gerektiğinde bunları yavaşça serbest bırakarak bitkiye kullandır.

Ariland toprak düzenleyici aşırı gübreleme ile tuzlanmış veya zaten doğal yapısı tuzlu olan toprakların ıslahında rahatlıkla kullanıbilir. Asit seviyesi yüksek, ağır metal veya radyoaktif kirlenmeye maruz kalmış  toprakların yenilenmesinde ve detoksikasyonunda kullanılabilir.

Ariland Toprak Düzenleyicinin Faydaları

  • Topraktaki suyu bünyesinde tutarak daha verimli su kullanımı sağlar.
  • Sulama sıklığını düşürür ve su sarfiyatını azaltır. Böylece daha iyi bir sulama yönetimi sağlar.
  • Kök çürüklerini önler, bitki köklerini sağlamlaştırır.
  • Ağır topraklarda kaymak tabakasını önler, toprağın hava almasını sağlar.
  • Toprağın katyon değişim kapasitesini arttırır ve faydalı elementleri bünyesinde tutar.  Böylece toprağın değerli besini (Amonyum, Potasyum, Magnezyum, Kalsiyum ve diğer eser elementler) tutma kapasitesini arttırır.
  • Besin elementlerinin toprakta daha uzun süre kalmasını sağlayarak, bitkinin bu içeriklere daha uzun süre boyunca ulaşmasına imkan verir. Böylece bitki, ihtiyaç duyduğu besine daha uzun süre boyunca daha dengeli bir şekilde erişir ve gelişimi düzenlenir. Ürün verimini arttırır.
  • Katyon değişim kapasitesini arttırma özelliği sayesinde gübreyi yavaş salınımlı teknolojik gübre haline getirerek gübreden yararlanma süresini ve oranını arttırır. Böylece gübre kullanımında tasarruf sağlar.
  • Tuzlanma oranı yüksek toprakların yenilenmesini sağlar.
  • Toprağın pH’ını düzenler ve yapısının devamlı aktif halde kalmasını sağlar.
  • Ağır metal ve radyoaktif maddelerin bitkiye geçişini önler.
  • Asit seviyesi yüksek, ağır metal veya radyoaktif kirlenmeye maruz kalmış toprakları rehabilite eder.
  • Gübre içeriğinin yer altı kaynak sularına sızmasını önler.
  • Uzun vadede toprak kalitesini arttırır.

Ariland Önerilen Kullanım Şekli

Tarlada kullanımı: Tarla ve tohum yatağı hazırlanırken toprağa karıştırarak uygulanır. Dekar başına 100 ila 500 kg arasında değişen miktarlarda uygulanabilir.

Serada kullanımı: Dikim öncesinde sera toprağına karıştırarak kullanılır.  Sebzelerde dekar başına 100-250 kgsüs bitkilerinde 200-400 kg kullanılır.

Meyvelerde Kullanımı: Fidan dikiminde fidan başına 2-5 kg önerilen eriland, dikim için açılan çukur toprağına karıştırılarak kullanılır. Fide kullanımında ise fide harcına %25-30 oranında karıştırılabilir. Elma, armut, şeftali, zeytin ve fındık gibi meyve ağaçlarında, bitki gövdesinden yaprak izdüşümüne gelecek şekilde 10-20 cm derinlikteki toprağa karıştırılarak kullanılır. Kök başına 1-2 kg kullanılır.

Uygulanacak miktar; toprak yapısına, bitki çeşidine ve mevsime göre değişebilir. 

Önerilen Ebatlar

0 – 0,2 mm | 0,5 – 1 mm

Paket ve Ambalaj

25 kg PP poşet | 1 000 kg big bag | dökme

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

www.kimyadeposu.com

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

EN UYGUN FİYATLARLA KİMYADEPOSU.COM DA

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Yeni Nesil Hayvan Altlığı-ARİPAD

Yeni Nesil Hayvan Altlığı-ARİPAD

Nem, Amonyum, Ağır Metal ve Koku Bağlayıcı

Aripad, doğal mineraller olan kaolin ve zeolitten üretilmektedir. Aynı zamanda hayvan yem katkısı olarak kullanılabilen bu doğal mineraller sayesinde  hayvanlarınız yüksek refaha kavuşurken, kümes ve ahırlarınız çok daha güvenli, çevreye daha az koku ve gaz yayar hale gelmektedir.

AriPad Doğal Altlığın Faydaları

  • Yüksek amonyak tutucu özelliği ile ahır ve kümeslerdeki hoş olmayan ve istenmeyen kokuları giderir.
  • Zararlı gaz oluşumunu azaltarak çevreye yayılmasını ve etkilerini azaltır, hayvanların yaşam şartları ile birlikte bakım personelinin çalışma şartlarını da iyileştirir, temizlik ve taşıma için gerekli işgücünü azaltır.
  • Kümes hayvanları tarafından altlık içerisinden eşelenerek yenmesi durumunda yem katkı malzemesi etkisi görerek hayvanların büyümelerine, yemden faydalanmalarına ve güçlenmelerine katkı sağlar.
  • Doğal içeriği sayesindeki kümeslerdeki bit ve haşerelere son verir. Hayvanların yaşam koşullarını ve refahını arttırmanın en ulaşılabilir yollarındandır. Dünyada bu amaçla takip edilen trendin yerli karşılığıdır.

Çiftlik Hayvanlarının Ortamlarını İyileştirmenin ve Refahını Arttırmanın Kolay Yolu:ARİPAD

Aripad, kümes ve ahırlarda kullanabileceğiniz yüksek emiciliğe sahip doğal minerallerden oluşan bir hayvan altlığıdır. Talaş ve çeltiğe nazaran koku tutucu ve ekstra emici özelliği ile öne çıkar. Doğal minerallerin yapısı sayesinde hayvan dışkısındaki zararlı mikroorganizmaları ve toksinleri tutar. Emici özelliği ile bakteri ve küfün üremesi için gereken ıslak ve nemli ortamı yok eder, hayvanlarınızı çok daha hijyenik bir altlığa kavuşturur.

İçeriğindeki yüksek amonyak tutucu özellikli zeolit klinoptilolit sayesinde amonyak dönüşümünü azaltır, kümes içi solunum şartlarını iyileştirir. Amonyak kaynaklı tahriş nedeniyle oluşabilecek göz ve solunum rahatsızlıklarını en aza indirir. Kaolin ve zeolitin yüksek emici özelliği sayesinde altlığın hızlı bir şekilde kurumasını sağlar. Böylece sürekli ıslak ve asit zeviyesi yüksek zeminde bulunmaktan kaynaklanan ishal, göğüs yanığı gibi rahatsızlıkları önleyici etki görür.

Aripad, %100 doğal minerallerden oluşması sayesinde ekolojik tarım faaliyetlerinde kullanılabilecek kuru, kokusuz ve stabilitesi yüksek gübre elde etmenizi sağlar.

Aripad Hayvan Altlığının Önerilen Kullanım Şekli

Kümes Hayvanlarında: Talaş veya çeltiğin altına m2’ye 1,5-2 kg serilir.

Süt İneklerinde: Hayvan yatak bölgesinde her bir inek için m2′ ye 0.5-2 kg serilir. Haftalık tekrar edilir.

Atlarda: Tek başına serilmesi durumunda m2’ye 12,5 kg, talaş, çeltik veya saman ile kullanılması durumunda m2’ye 2,5-5 kg serilir.

Etlik piliç üretiminde: Metrekareye 1,5-2 kg olacak şekilde Aripad serilir ve zemine yayılır. Ardından 2-2,5 cm yüksekliğinde talaş veya çeltik serilir. Altlık olarak sadece Aripad kullanılması durumunda metrekareye 4-5 kg serilir. Nipel altlarına ve hayvanlar tarafından eşelenerek yenmesi durumunda seyrelen bölgelere altlık takviyesi yapılabilir.

Önerilen Ebatlar

0 – 0,2 mm | 0,2 – 1 mm | 0,5 – 1 mm | 1 – 3,0 mm

Paket ve Ambalaj

25 kg PP poşet | 1 000 kg big bag | dökme

DMRSÜREN Kimya Ltd.Şti

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

www.kimyadeposu.com

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Mikotoksin Bağlayıcı, Amonyum Giderici, Ağır Metal Giderici, Topaklaşmayı Önleyici:ARİFEED

Mikotoksin Bağlayıcı, Amonyum Giderici, Ağır Metal Giderici, Topaklaşmayı Önleyici 

Arifeed %100 doğal olan kaolin, sepiyolit ve zeolit minerallerinden üretilmektedir.  Hayvanların beslenmesinde etkinlik sağlar, yem enerjisinin verimli kullanımını sağlar ve gastrointestinal sistemdeki amonyak konsantrasyonunu azaltır.

Kaolin (E-559), Sepiyolit (E-562), Zeolit Klinoptilolit (E-567) mineralleri kekleşme önleyici ve toksin bağlayıcı özellikli teknolojik yem katkı malzemesi olarak kayıtlanmış doğal minerallerdir.

Tarım Bakanlığı ve Avrupa Birliği tarafından, yem katkı malzemesi için öne sürülen yasal gereksinimleri karşılar ve organik üretim ile ilgili mevzuata uygundur.

Arifeed Özellikleri

Hayvanların beslenmesindeki etkinliği

  • Yemden yararlanma oranını artırır. Hayvanların büyümelerine, yemden faydalanmalarına ve güçlenmelerine katkı sağlar.
  • Hayvan sindirim sistemindeki amonyak konsantrasyonunu önemli ölçüde azaltır. Ayrıca besin içeriğinde bulunan ve sindirimde açığa çıkan ağır metal iyonlarını bağlar.
  • Amonyak tutma ve yüksek emici özelliği sayesinde dışkı kokusunu ve ıslaklığını azaltır. Böylece kümes ve ahır gibi hayvan barınaklarındaki kokuyu azaltarak, çevreyi ve hayvan refahını olumlu yönde etkiler.

Hayvan yemi üretimindeki etklinliği

  • Koruyucu etkisi sayesinde depolama ve taşıma süreçlerinde yemde istenmeyen mikrobiyolojik olayların gelişimini önler, nemi absorbe ederek yemin kuru kalmasını sağlar. Nemi absorbe etme kapasitesinden dolayı mantar ve küf gelişimini önler.
  • Kekleşme önleyici etkisi ile yem unsurlarının ayrılmasını önler ve yemde homojen bir dağılım sağlar. Bu sayede yem üretim süreci boyunca topaksızlık ve akışkanlık sağlar.
  • Kimyasal olarak inert özellikli ve yüksek kimyasal stabiliteye sahiptir. Karma yemlere ilave edilen vitamin, mineral ve antibiyotikler gibi diğer katkı maddeleri için ideal bir taşıyıcıdır.

Önerilen Kullanım Şekli

Arifeed, yem karışımlarına belirtilen oranlarda doğrudan ilave edilerek kullanılabilir. Bu oranlar (kümes hayvanlarında 1 kg yeme 7 gr / büyükbaş hayvanlarda hayvan başına günlük 150 gr) şeklinde tavsiye edilir. Hayvan yem katkı maddesi Arifeed, yem formülasyonunu tamamlamak amacıyla %0.5 ile %1’lik oranlarla yem formülasyonuna ilave edilebilir.

Önerilen Ebatlar

Micro 200 | 0 – 0,2 mm | 0 – 1 mm | 0,2 – 1 mm | 0,5 – 1 mm

DMRSÜREN Kimya Ltd Şti

www.kimyadeposu.com

0216 4421200-0216 4426626

0552 3307100-0552 3308100

Türkiyenin Kimya Deposu // Kimyadeposu.com

by ozkancol ozkancol Yorum yapılmamış

Magnezyum Sülfat nedir? Ne işe yarar?

Magnezyum sülfat, halk arasında İngiliz tuzu olarak bilinen magnezyum sülfatın tuz ile aslında hiçbir alakası yoktur. Beyaz şeffaf bir toz halinde olup suya konulduğunda eriyici özelliktedir. Mayhoş ve acı bir tada sahiptir. Yapı olarak mutfaklarda kullanılan tuza oldukça benzemektedir. Toplumun %75’i önerilen miktarlarda magnezyum alımı sağlayamaz. Bu gibi durumlarda magnezyumun kaliteli bir yaşam için dışarıdan takviye olarak alınması gerekir.

Magnezyum sülfat, hazımsızlığa karşı iyi gelir. Ayrıca mikrop kırıcı antibakteriyel etkisi vardır. Cilt bakımı için kullanılabilir. Cildi sıkılaştırıcı ve nemlendirici özelliğinin yanı sıra doğal bir peeling için kullanılabilir. Safra salgısını düzenleyici etkisi vardır. Safra salgısı nedeni ile oluşabilecek karaciğer hastalıklarına karşı alternatif tedavi olarak kullanılabilir. 1 litre suyun içine yarım tatlı kaşığı magnezyum sülfat eklenerek içildiğinde karaciğer rahatsızlıklarına karşı faydalı olur. Kullanılan ölçü arttırıldığında ishale yol açabilir. Müshil etkisinden yararlanmak için eklenen suda tamamen erimesi sağlanmalıdır. Çocuklar için kabızlık sorunlarında kullanılabilir. Tadı çocuklara acı gelebileceğinde meyve suları ile karıştırılarak verilmesi gerekir ve çocuklarda kullanılacaksa kullanılan ölçünün 10 gramı aşmaması gerekir.

Kullanım Alanları

  • Kronik yorgunluk ve kas zayıflığına iyi gelir.
  • Kas krampları için faydalıdır.
  • Metabolik sendrom için önemli bir mineraldir.
  • Dismenoreye iyi gelir.
  • Erken doğum olasılığını engellemek için enjeksiyon yolu ile 5-7 günden fazla kullanılmamalıdır. Aksi halde uzun süre kullanımı anne karnındaki bebekte kalsiyum eksikliğine ve dolayısı ile kemik değişikliklerine neden olabilir.
  • Gebelikte takviye olarak alınabilir.
  • Gebelik kramplarını engeller.
  • Preeklampsi ataklarının önlenmesi için kullanılır.
  • Osteoporozda kullanılabilir.
  • Süt verenler kullanabilir.
  • Menstrüel migrene iyi gelir.
  • Premenstrüel sendroma karşı etkilidir.
  • Kimyadeposu
  • DMRSÜREN Kimya San.Ltd.Şti
Sipariş Hattı